“Fe eyne tezhebûn?”

Rengimin bilmem kaç tonunu bilenim, neyim olduğunu yüzüme baktığı anda çözenim, şifâm: Annem...

Kalbimin kırık tarafını onaranım, elinden bir şey gelmese de omzun ilaçtır bana. Kaybedeceğim bir lahza aklımın ucuna dahi gelmeyenim, ölümsüzüm; ömrümün tüm cefasını sırtına alan ve bir an olsun yakınmayan koca yürek!

Sevginin en Türkçesi, vatanın göbeği, kalemimin mürekkebi, her türkünün kalp ağrısı, bir cephenin direnişi... Önüne ne sıfatı koysam, o yakışır sana annem.

Hanemde bir sen hastalanınca durur hayat. Çünkü sen mânâsın. Ayağının altını bilmem kaç milyon kez öpsem helâl olur emeğin?

Dünyadaki cennetim, evimdeki neşem, içimdeki sızım... Her şey... Sen neymişsin be annem! Yaralarıma şifâ olurken sen ne yapıyordun onca yükle? Nasıl baş ediyordun?

Öğrendiğim her şey, gözümün nuru, evlâdının fedâisi... Bağrının ateşiyle nasıl su taşıyabildin bana?

Çığlığımı daima duyan sendin. Bir çığlık da sen at, yetişeyim. Yoksa gözlerindeki çığlık mı? Ben mi duymuyorum?

Dünyanın en mazlumu, yüzünün her çizgisinde bir iz var da ben mi okuyamıyorum. Onca kitap hikâyeymiş seni okuyamadıktan sonra!

Çölümün suyu, yanan ciğerine su vereyim izin ver. En vefâlım... Bir çığlık at, yalnız değilsin. Tutma kendini bir çığlık at. Gayret et, duymama izin ver. Ana gibi değil, ıstırabını dile getiren bir mahluk gibi. Gözlerinden okuyamıyorum annem, hakkını helâl et bana!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Şeyda ELİBOL Arşivi
SON YAZILAR