Şükrü ALNIAÇIK

Şükrü ALNIAÇIK

Fitne ve İlacı

Kurultaydaki kutlu coşku, birilerini iyi tahrik etmiş olmalı ki, daha delegeler evine varmadan MHP düşmanları, bütün işveleriyle yeni fitneler peşinde koşmaya başladılar.

Cumhursuz "Cumhuriyet" vakit daha gece yarısını bulmadan: "İttifaka oy veririz; ama Erdoğan'a vermeyiz!" başlığını atmıştı bile...

Başlığın altında da "Kurultay salonunun bahçesinde yapılmış" (hayali) bir röportajdan "kesitler" vardı:

"…Biz ittifaktaki kendi partimize oy veririz. Cumhurbaşkanı adayı önemli değildir. Zaten MHP'li bir cumhurbaşkanı adayı da yok."

***

"Tan Ekolü" Fitnesi!..

Gazeteciler, kendilerini biraz uyanık, halkı da ne yazarlarsa yazsınlar inanan cahiller olarak görürler.

Tan gazetesinin "sakallı bebek" haberiyle tiraj rekoru kırdığı 80'lerin zayıf toplumu, onları bu konuda biraz da yüreklendirmiştir.

Yine gazetecilerin, her meslekte mevcut olan kötü adamların kirli işlerini öğrenmek ve onları kalem şantajıyla bastırmak gibi bir melekeleri vardır.

Haramın bol, yolsuzluğun yoğun olduğu memleketler bu yüzden gazetecileri ilahlaştırır!

Henkırmenler, zaten fırlamalara ruhlarına karşılık ekmek veren "yarı tanrı"lardır!

Bu yüzden Türk basınına da bir "Ülkücü dokunuş" gerekmektedir.

Öncelikle "Cumhuriyet"in salak kerizlemeye alışmış yazı işleri müdürü, Ülkücüleri böyle mantıksız asparagaslarla kandıramayacağını bilmelidir.

Türkiye'de bir işi, Türkiye'yle ilgili bir hesabı olan herkes, bu ülkede satın alınamayan, aldatılamayan insanların yaşadığını öğrenecek ve onlara "Ülkücü" denildiğini bilecektir.

Öyle masada göbeğini kaşıyarak haber yazıp da "bahçeden canlı yayın" diye üfürüp geçmeyecektir!

***

Fitneye Bakış!

Bir kere haberin kurgusu, 18 Mart'ın havasına terstir.

O mahşeri kalabalığı ve coşkuyu gören hiçbir haber muhabiri, orada "çatlak" bir ses bulup da onu "öttürecek" kadar babayiğit değildir!

Zaten orada böyle ahkâm kesecek bir çatlak sesin çıkması da mümkün değildir.

Millet, güçlü liderliğin ve doğru siyasetin ardından gelen itibar zaferiyle, partisinin dimdik ayakta olduğunu görmekten kaynaklanan bir coşkuyla mest olmuş vaziyettedir.

Ogün orada olanlar oraya kadar kilometrelerce yolu bu manzarayı görmek için gelmiştir.

Çatlak ses çıkararak "Cumhuriyet'e ötmek" için değil…

Dolayısıyla Cumhuriyetin bu haberi "fitne"dir!

Yine de biz "fitneyi doğduğu yerde boğma" yönüne gidelim…

Milletvekil Seçiminde MHP'ye oy verir de Cumhurbaşkanı seçiminde Erdoğan'a oy vermezsek ne olur?

Birlikte düşünelim:

- Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini kim getirdi? Biz getirdik.

- Seçim ittifakı fikri kimden çıktı? Bizden çıktı.

- Peki MHP'nin Cumhurbaşkanı adayı kim? Recep Tayyip Erdoğan...

- Her parti ayrı ayrı aday çıkarırsa % 50'yi geçme şansı var mı? AKP dışında yok!

- Bu "iktidar getiren % 50'yi geçme işi"ni MHP desteğiyle garantiye alarak Erdoğan'ı Milliyetçi çizgiye sabitlemenin Milliyetçi Harekete bir zararı var mı? Yok…

- Bir Ülkücü, Devletin Bozkurt olmasından, hendekten çıkıp, Kızılelma yoluna varmasından rahatsız olur mu? Olmaz!

- Peki o halde Erdoğan'a neden oy vermeyeceğiz?

"Bize şunu demişti!.. Bize bunu demişti!.."

Biz, Cano aşireti miyiz, yoksa Türk Milliyetçisi miyiz?..

"Erdoğan milli marşın bestesini beğenmemiş; ittifakı bozalım!.."

Bu da fitnedir!..

İstiklal marşı da ezanlar gibi ebediyen yurdumun üstünde yankılanacaktır.

Ve… Fitnenin İlacı…

Kimse kusura bakmasın ama Ülkücü "enayi" değildir.

Bugün devlet, milletiyle "masonları kıskandıracak bir şekilde" el ele vermiştir.

Atatürk'ten sonra araya giren gizli ve açık fitne odakları yüzünden şimdiye kadar böyle "aracısız, vesayetsiz bir milli egemenlik" gerçekleşmemiştir.

Devlet Bey'i devlet hayatında baskın kılan da işte bu gerçektir.

Milliyetçilik bu yüzden aracısız, tefecisiz bir bayrak gibi yükselmiştir.

Amerika'nın sesi kesilmiştir, Masonların pili bitmiştir, Darbeci jakobenlerin balonu sönmüştür.

Kırk yıllık sızıntılı vatansızlık cemaati, tepesinin üstüne düşmüştür.

Türkiye'de 15 Temmuz gecesi, zuhur eden durum üzerine önce "doğrudan demokrasi"ye geçilmiştir.

Türk Milleti, bir ay boyunca demokrasi nöbeti tutmuş; halk, meydanlardan eve dönmemiştir.

Bu sırada milleti aynı 1919'daki Amasya Genelgesindeki gibi "egemenliğine sahip çıkmaya" çağıran ve elindeki güç oranında bunu başaran Recep Tayyip Erdoğan, Milliyetçi Hareket tarafından desteklenmiştir.

Aracısız, filtresiz, vesayetsiz "ama"sız, "fakat"sız bir demokrasi için sistem değişikliğinin gereğine inanan Devlet Bey, MHP, AKP ve BBP'yi bir araya getirmiştir.

Bu ittifak, tarihi, bugünü ve geleceği doğru okuyan Devlet Bahçeli'nin eseridir.

Şimdi o nereyi işaret ederse oraya yürümek MHP'li olmanın gereğidir.

Bu Milliyetçi-Ülkücü duruş, aynı zamanda tarihi bir görevdir.

Bundan gayrısı, fitnedir.

Fitnenin ilacı da "lidere itaat"tir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şükrü ALNIAÇIK Arşivi
SON YAZILAR