KÜÇÜK, KÜÇÜCÜK ADAMLAR!

Ömürleri dalkavukluk içinde geçmiş…

            Hep onun bunun adamları olmuşlar…

            Pısırık, korkak, sünepe tipler…

            Zekâ yoksunu, aptal, bencil…

            Bir o kadar da yeteneksiz, liyakatsiz, şarlatanlar…

            Çoğu zaman bir ağaları, patronları, şeyhleri, liderleri olmuştur.

            Hayatlarını da bu zatlar karşılamıştır hep…

            Lakin vefaları, vicdanları, namusları yoktur…

            Ekmeğini yediği evin kişilerine asla hırlamayan kangal kadar sadakat de bulamazsınız!

            Makam ve koltuk tutkusu, caka, çalım, garibana efelenme başlıca hususiyetleridir.

            Aslında onları hayatta tutan “gelen ağam, giden paşam” felsefedir.

            Her devrin adamları olanı da vardır, kuyruklu yıldız gibi kayıp gideni de…

            İster ihtilal devrinin rütbelileri, ister koalisyon devrinin köşe kapıcıları ve isterse uzun ömürlü iktidarlar dönemi, fark etmez, sirkedeki kurt gibi kapılanacak bir yer bulurlar kendilerine…

            Kâh asker yandaşı devrimci, kâh muhafazakâr iktidar yalakası sarıklı yobaz, kâh sosyal demokrat muhalefet asalağı Rusçu-Çinci kılığında boy gösterirler…

            Milliyetçi partiye bile sızıp fitne tacirliği yaparlar. Ülkücü topluluklarda bitip tükenmeyen eski masallar ve güçten nemalanırken liderini öve öve bitiremeyen parazit olmaktan gocunmazlar.

            Küçük, küçücük adamlardır bunlar…

            Gölgeleri kat kat boylarını aşar!

            Omurga, yürek, mide taşımazlar!

            Lügatlarında “Dava, ideoloji, lider, namus” kelimeleri bulunmaz!

            Bir ara PKK teröristinin leşini kaldırır, bir ara şehit cenazesinde Genel Başkanının yanında boy göstermekten çekinmez!

            Ar, hayâ, edep, töre, geleneğin önemi yoktur…

            Mesele dalkavukluk, mesele yalakalık, mesele yanaşmalıktır.

            Hayatta kalmak, nemalanmak, etiket taşımak, bir koltukta halkı küçümsemek, bir ucundan iktidar trenine yapışabilmektir amaç…

Bu uğurda el-etek öpmek problem değildir!

Yanaşmalık için dokuz kıç öpmekte bir beis de yoktur, çünkü hedefi için her şey mübah!

Patronun bahşettiği gazete köşesinde, şeyhin lutfettiği şirket masasında, kölesi olduğu beyin tahsis ettiği televizyon programında bütün doğruları ve inandıklarını inkar etmekte sakınca yoktur.

Gölgesi boyunu aşar, milleti, halkı, yoldaşlarını cüce görür olurlar birden…

Durumdan vazife çıkarmaya bayılırlar!

Tasmasını çekiştiren liderin, patronun iyi gün dostudurlar; düşmeye gör gıybet ve en iyi satışı yine onlar yapar!

Zaman çarkı içinde “adamlığı”, “erkekliği” unutup bir zamanlar yaltaklandıkları dostlarının, patronlarının, liderlerinin sırlarını, hatta yetinmeyip beraber çıktıkları hovardalıkları kusuvermekten çekinmezler!

Bir anlık ego tatmini, bir sütunluk haber şöhretliği onları bir süre oyalar çünkü!

Küçük, küçücük adamlardır bunlar…

Şişkin egoları doymak bilmez, gölgeleri, boylarını kat kat aşar.

Halk, “kemik yalayıcı” der bunlara!

Fırsat buldukça önlerine atılan kemiği yalamakla meşguldürler zira…

Anahtarsız açılan kasavetsiz ağızlardır!

Basın mangırı, tarihinize sövsün, verin koltuğu ecdadınıza saydırsın…

Koyun önüne beytül malı, deveyi hamutuyla götürsün!

Torbası dolmayan zamane dilencileridir hepsi de…

Her yerde, her alanda, her meslekte, siyasette, basında gözümüzün önündeler…

15 yıllık AKP iktidarlarında mantar gibi ürediler…

Sanırsınız ki kelli felli âdemler…

Hepsi birer cücedir aslında…

Birer ikişer armut gibi dökülüyorlar…

Bir devir sona eriyor…

Yenileri türeyinceye kadar çöpteki yerlerini alacaklar!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Mustafa ÖNDER Arşivi
SON YAZILAR