MHP TOKAT'TAN YENİ ANAYASA AÇIKLAMASI

MHP TOKAT'TAN YENİ ANAYASA AÇIKLAMASI

Milleyetçi Hareket Parti Tokat il başkanı Onur Çalışkan'dan yeni anayasa açıkması.

Bilindiği üzere ülkemiz 7 Haziran seçimlerinden beri olağan üstü gelişmelere sahne olmakta özellikle 15 Temmuz PDY kalkışması ve sonrasında ise Cumhuriyet tarihinin en olağan üstü gelişmelerini yaşamaktadır.

2016 yılı tarihimizin bu anlamda en üzücü olaylarına sahne olmuş 2017 de bu sıkıntılı günlerin geride kalacağı düşünceleri başta Reina saldırısı olmakla beraber ekonomimize yapılmaya çalışılan darbeyle karartılmak istenmektedir.

Bütün bu gelişmeler ışığında ülkemizde yeni anayasa çalışmaları ile farklı bir boyutta tartışmalar yaşamaktadır.

Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin çağrısı üzerine başlayan yeni anayasa tartışmaları AKP ve MHP’nin mutabakatı sonrası meclise gelmiş ilgili maddeler ise bekleneninde üstünde oylamalarla meclisten geçmektedir.

Görünen odur ki olağan üstü bir durumun yaşanmaması halinde yeni anayasa meclisten referandum sınırıyla geçecek ve yakın bir zamanda halk oylamasına sunulacaktır.

Bu manasıyla yeni anayasa hakkındaki son kararı yüce milletimiz verecektir.

Neredeyse şehit siz günümüzün geçmediği, sivil halka yönelik saldırıların şiddetle arttığı , ekonominin taban yaptığı , komşu ülkelerimizin yangın yeri olduğu ve bu yangından en çok etkilendiğimiz bir dönemde neden ve hangi gerekçeyle bu anayasa ülke gündemine gelmiştir? Ne tür çözümler sunacaktır ? 82 darbe anayasası ile yola devam edildiği taktirde ülkemize ne zararı olacak veya faydaları nelerdir gibi sorular kamu oyunda sıkça dillenmektedir.

Yanı sıra bazı çevrelerce bilinçli olarak yeni Cumhurbaşkanlığı sistemi “Başkanlık sistemi, rejim değişikliği , bölünme , federasyon ve iki partili senato ” adı altında topluma anlatılmakta ve yeni sistemle alakalı akıllarda olumsuz bir intiba bırakılmaya çalışılmaktadır.

Şunun bilinmesi gerekir ki yeni sistem ülkemizin gayri menfaatine her hangi bir madde barındırmış olsa ,dün tüm siyasi partiler açılım adı altında ihanet projesine payandalık yaparken ,neredeyse tüm siyasi partiler fetö ile el ele kol kola gezerken , yanlış Suriye politikasından tutunda ülke aleyhine en ufak bir pürüzde dahi karşısında kimin ne dediğine bakmadan duran MHP ve Lideri Sayın Bahçeli bu anayasaya bırakın destek vermeyi dün durduğu gibi bu anayasanın da karşısında zıpkın gibi çekinmeden dururdu.

Zira geçmişe ve geleceğe geniş bir perspektiften bakan herkes bu yeni anayasanın ülke menfaatleri açısından ne kadar elzem ve olması gerektiğini gözlemleyecektir.

Bu gün yaşadığımız mevcut sistem 80 darbesi sonunda Küresel Erklerin darbeci hükümete dayatması sonrası silahların gölgesinde oluşturulan 82 anayasasıdır.

Ulu önder Atatürk ‘ün vefatı sonrası anayasamızın bir çok maddesi değiştirilmiş ve her ekleme “ dışarıdan ülkeye müdahaleyi kolay hale getirme, sermayenin ülke üzerindeki egemenliği , lobilerin ülkeye müdahaleleri, 82 sonrası basın imparatorluğu , halkın oy verdiği ancak oynanacak oyunu birilerinin kurup işlerine gelmediği vakit yıkabildiği , siyasi otoritenin her daim zayıf tutulduğu “ bir sisteme hizmet etmiştir.

Yakın siyasi geçmişimize bakıldığında bütün bu başlıklara örnek olarak pijama ile başbakan karşılayan basın patronlarından tutunda seçim sonuçları ortaya çıkan tabloya göre hükümet kurup hükümet yıkan köşe yazarlarına dahi denk gelmek çokta zor olmayacaktır.

Bu günkü mevcut anayasamıza göre halk sadece meclise gidecek siyasi parti ve vekillerini belirlemektedir. İşin esas boyutu olan yönetim kadrolarını oluşturacak hükümet kurma işi ne gariptir ki halk tarafından değil seçim sonrası birilerinin hesap , kitap , algı yönetimi ,pazarlık ve o odakların isteklerine göre şekillendirilmek istenmektedir. Sandıkta seçimini yapan halk hükümet kurma aşamasında yaşanan bütün olaylara seyirci kalmakla beraber biraz öncede bahsettiğim oyun kurucular tarafından yönlendirilmek istenmektedir. Bunlara örnek olarak herkesin hatırlayacağı üzere 99 seçimleri sonrası rahmetli Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit bir gazetecinin sorusu üzerine MHP‘yi kastederek “Eli kanlı katillerle hükümet kuramayız” temennisini iletmiş yetkisi ve makamı olmamasına rağmen yapılan bu konuşma günlerce, neredeyse tüm gazete ve köşe yazarları tarafından işlenmiştir. Bu açıklamanın hizmet ettiği tek yer “MHP siz bir hükümet “ modelidir , gündeme getirilip uzunca bir süre işlenmesi de yalnızca bu amaca hizmet etmiştir. Ancak Sayın Genel Başkanımız bu oyuna da gelmeyerek Ülkücüleri iktidar ortağı yapmıştır.

Mevcut sistemin dezavantajlarından en büyüğü seçim bittikten sonra “ Hükümet kurma “ oyununun oyuncuları millet değil hep statüko , sermaye , yazar çizer takımı ve algı odakları olmuştur. Bu sistem biraz öncede ifade ettiğim “ Pijamayla Başbakan karşılayan dış beslemeli basın patronlarını, sermayeyi elinde bulundurup ülkeye yön vermeye çalışan dokunulmaz(!) iş adamlarını doğurmuştur.”

Rahmetli Sakıp Sabancı’nın “Ülkenin üniter değil federatif bir sistemle, eyalet modelli başkanlık sistemiyle yönetilmesi gerekir” sözü ve akabinde basın yoluyla ülke gündemine oturup hükümete yön verme çabaları çokta uzakta değildir.

Sakıp Sabancı’nın bu çıkışına karşılık Rahmetli Başbuğumuz Alparslan TÜRKEŞ’in “ Federasyonun ülkeyi böleceği , Rahmetli Atatürk’ün zeki bir insan olduğu , faydası vardı da o mu düşünmedi” çıkışı ve kendisinin bir siyasetçi olmadığını bu işlere karışmaması gerektiği sözlerini sert bir dille ifade ettiği hala hafımızda net bir şekilde yer etmektedir.

Siyasi tarihimiz de bu ve bunlar gibi birçok örneklemeler bakıldığında net bir şekilde görülecektir.

Kimi zaman oyun kurmada denge olmayı başaramayan bu odaklar yine siyasi tarihimize bakıldığında kurulan oyunu bozmakta da ellerindeki gücü kullanmaktan hiç geri durmamışlardır.

Bu odaklar ülke menfaatine, ancak beslendikleri yerlerin gayri menfaatine bir yasa tasarısının meclise gelmesinde sakınca gördüklerinde , geçmesi yada geçmemesi ile alakalı talimat aldıklarında önce kalemleriyle , sonra oluşturdukları algılarla daha olmadı ekonomik kozlarla daha da olmadı asker görünümlü teröristleri satın alarak ülke yönetime el koydurmakla hep kozlarını oynamışlardır.

Rahmetli Atatürk’ün vefatı sonrası yapılan anayasal değişikliklerle ülke “ERK” lerin küresel çıkarlarına HİZMET EDİLDİĞİNDE “rahat,huzurlu, sakin bir ekonomide seyir eden , bombaların patlamadığı , suikastlerin olmadığı” bir yer haline getirilirken HİZMET EDİLMEDİĞİNDE “ Bombaların taş ören terör örgütlerince patlatıldığı, ekonomik operasyon ve yaptırımların arttığı , huzur ve sükûnetin bırakılmadığı “ bir yer haline gelmesi sağlanmıştır.

Dahası ve en tehlikelisi yönetim kademelerinin işleyişini yavaşlatma, her daim zayıf bir siyasi otorite bu günkü mevcut sistemin en büyük dezavantajlarındadır.

Yanı sıra bugün ki sistemde millet vekilleri, seçmenin teveccühünden çok başta bulunan liderin oylamasıyla seçilmekte , o ilden aday olan kişi iline hizmet getiremeyecek birisi olsa dahi genel başkanları sayesinde ayrı oylanmamaları dolayısıyla mecliste ,istenmesede illerini temsil etmektedir.

Ülkemiz geçmiş dönemlerde kendi siyasi partisinden olmadığı gerekçesiyle çalışmalarını sabote etmek adına bakanlığın, başka bakanlığın elektriğini kestiği günlerden bakanlıkların birbiriyle mahkemelik olduğu dönemleri neredeyse her dönem yaşamıştır. Yapılan yolların üzerinden geçtiği arazilerin tarım arazisi olduğu gerekçesiyle sökülen yollara şahit olmuştur.

Seçim sonuçlarında çıkan tablo sonrası aylarca hükümet kurulamayan yönetimsiz, otoritesiz kalan ve sonucunda büyük krizlerin çıkartıldığı dönemleri görmekle kalmayıp 1980 yılında aylarca Cumhurbaşkanını 115 oturum geçmesine rahmet birilerinin seçtirtmeyip akabinde Kenan Evren’in “ Cumhurbaşkanını seçemeyen bir meclis halkı yönetemez” diyerek bu gerekçeyle yönetime el koyduğunu görmekteyiz.115 oturum meclise kalemleriyle , sermayesiyle satın aldıkları siyasetçilerle Cumhurbaşkanını seçtirmeyenleri esas amaçları ortaya çıkmıştır.

Devlet yönetimi otorite boşluğu kabul etmez.Helede bu devlet Türkiye Cumhuriyeti gibi 3 tarafı denizlerle 4 yanı düşmanla çevrili bir ülkeyse hiç kabul etmez.

Bakınız ABD seçimlerini yapmasına rağmen aradan geçen onca süreye karşın yeni Başkan hala koltuğuna oturmamış , basınıyla, oluşturacağı politikalarla , kabinesiyle ,oturacağa güne kadar otoritesini pekiştirmenin hesabı yapılmaktadır. ABD gibi bir devlet Türkiye’deki gibi bırakın aylarca ülke yönetimin otoritesiz kalmasını 1 dakika dahi otorite boşluğuna fırsat vermemek adına bu sistemi uygulamaktadır.

Devlet yönetiminin otoritesiz kalmaması örneğinin en büyüğü ecdadımız Osmanlıdadır.

Zira padişah öldüğü zaman yerine geçecek kişi yıllarca eğitilmekte çok öncesinden bu sayı teke indirilmekte ve otoritesi pekiştirilmeye çalışılmaktadır. Padişahın vefatından sonra yeni Padişah hiçbir boşluk olmaksızın yerine geçmekte devleti idare etmektedir.

Ancak 82 yılında darbeciler tarafından onları oraya oturtanlarca oluşturulan ve o dönemde ülkücülerin Hayır verdiği bugünkü model ülkeyi büyük felaketlere götürdüğü gibi ülkemizin beka sorunuyla karşı karşıya kaldığı böyle zor bir dönemde değiştirilmediği taktirde daha da büyük felaketlere götüreceğini görmek çokta fazla düşünmeyi gerektirmez.

Yeni anayasayı başkanlık sitemi olarak görüp , millete ABD modeli yada Norveç’i bölen modelle hiçbir fark yok diye lansedenler bilmelidir ki başkanlık sisteminin bir çok modeli vardır ve bu sistem yalnızca Türkiye’ye münhasırdır. Başkanlık değil Partili Cumhurbaşkanlığıdır.

Bu sistem Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş , Liderimiz Devlet Bahçeli ve bir nefer olarak şahsımın da olmak üzere tüm ülkücülerin karşısında şiddetle durduğu “Federasyon , özerklik , senato , iki partili sistem,Cumhuriyetin teminatı olan ilk dört maddenin değişmesi ” gibi ülkeyi felakete götürecek Başkanlık sistemi değildir.Bu sistem yeni anayasadır , dün Gazi Mustafa Kemal’in de olduğu gibi partili Cumhurbaşkanlığıdır.

Bu sistem Dokuz Işığı bize emanet eden Başbuğumuz Alparslan Türkeş in “Temel Görüşler” kitabında "Milliyetçi hareket, tek başkan, tek meclis sistemini savunur. Çağımız kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır. Türk milleti, dünya imparatorlukları kurduğu devirlerde kuvvetli, adil ve hızlı icra sistemini uygulamıştır, kuvvetli ve hızlı icra, icra gücünün tek elde toplanmasıyla mümkündür. Bunun için tarih ve töremize uygun olarak başkanlık sistemini savunuyoruz. İcrayı, cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık olarak ikiye bölemeyiz. Her konuda bütünleşmeci olduğumuza göre, icranın başında da bütünleşmeci olmalıyız. Türk tarih felsefesi ve tarihinde icra organı hiçbir zaman bulunmamış yani tek bir başkan tarafından yürütülmüştür. Milliyetçi Türkiye'de de demokratik milli cumhuriyet ilkesi içinde başkan, Türk milletinin yürütme organının tek başı olacaktır. Tek başkan sistemine uygun olarak yasama organı yönünden de tek meclis sistemini savunuyoruz. Avrupa krallık veya federal devlet rejimlerinin bir mirası olan senatonun, millet meclisi yanında yasama işlerini geciktirdiği bir hüviyet taşıması dolayısıyla kaldırılmasını istiyoruz." sözleriyle federasyona,bölünmeye,özerkliğe ve senatoya şiddetle karşı çıkan tamda bu günkü yeni anaya sistemini bizlere öğütlemiştir.

Bu sistem 7 Harizan’a kadar Hdp ile yapılmak istenen içinde özerlik ve federasyonunda bulunduğu başkanlık sistemi değildir.

Bu sistem 1 Kasım sonra 60 madde üzerine AKP ve CHP’ nin masaya oturduğu ve sayın Kılıçtaroğlu’nun “Öteden beri yine söylediğimiz yerel yönetimlerde özerklik şart “ dediği anayasa değildir.

Bu sistem dün Başbuğumuz Türkeş’in söylediği , bu gün Liderimiz Devlet Bahçeli’nin söylediği Ülkemizi daha hızlı icra kabiliyetine kavuşturacak , yöneticilerin daha denetime tabi olduğu , dışarıdan müdahalelere sonuna kadar kapalı , statüko ve sermaye erklerini ülkemizden def etmeye yarayacak buram buram meleket kokan , Devletin milletin menfaatinden başka kimseye hizmet etmeyen yerli, milli , erklerin müdahalesi olamayan yeni anayasadır, partili Cumhurbaşkanlığı sistemidir.

Bu sistem Cumhurbaşkanının ayrı oylandığı Millet vekillerinin ayrı oylandığı daha demokratik bir sistemdir.

Bu sistem sadece bir maddesi haricinde kimseye 2019’dan önce fazladan bir yetki vermeyecektir.

Zira bu sistem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’nın bugün yapmak isteyip te yapamadığı ,ulaşamadığı fazladan hiçbir şeyi de 2019 da seçilecek olan yeni Cumhur başkanına vermiş olmayacaktır.

İlerleyen günlerde referandum sürecine girilmesi halinde basın açıklamamızda ifade ettiğimize paralel bir çok konu konuşulup tartışılacaktır.

Kamu oyundan ricamız memleketimiz adına büyük bir fırsat olan bu anayasanın ilerleyen günlerde kimlerce savunup , kimlerce manipüle edilmek isteneceğini sabırla takip etmeleridir.

Bilinsin ki Milliyetçi Hareket Partisi dün olduğu gibi bu günde ;

Federasyona HAYIR diyor, Senatoya HAYIR diyor , Özerkliğe HAYIR diyor , Büyük Atatürk’ün vefatından sonra bir çok Erk tarafından değiştirilen ve son olarak 82 yılında darbeciler tarafından oluşturulan anayasa ile devam etmeye HAYIR diyor.

MHP, dün her türlü ihanetin karşısında dimdik durmuş Memleket meselesinden başka meselesi olmayan , olduğu da iddia dahi edilemeyecek Genel Başkanımız Devlet BAHÇELİ nin anayasına EVET diyor. Başbuğumuz Alparslan TÜRKEŞİN bire bir fikri olan yeni anayasaya EVET diyor. Türkiye’nin müdahalelere kapanmasına vesile olacak yeni anayasaya EVET diyor.

Bu gün ki anayasada ulaşılması zor bir oylama ile ve sadece Vatana ihanetle yargılanması mümkün olan Cumhurbaşkanının ,yeni anayasayla birlikte nerdeyse meclisin yarısına yakının oylamasıyla ve bir çok konuda yargılanmasını sağlayacak , denetime tabi tutacak yeni anayasa Evet diyor.

Dün olduğu gibi tarih yine gösterecektir ki Milliyetçi Hareket Partisi bu ülkenin sigortasıdır , teminatıdır.

Ülkücüler var olduğu müddetçe Memlekete zeval getirmek isteyenler hep yenilgiyi tadacaklardır.

Varlığını milletinin varlığına feda etmeye hazır ülkücüler var olduğu müddetçe Al bayrak dalgalanacak, yeni bir istiklal marşı yazılmayacak, cumhuriyet ilelebet var olacaktır.

 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.