Atatürk Çocukları Çok Sevdi ve Onlar İçin Çok Şey Yaptı -1

HİMÂYE-İ Etfâl Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu), ilk olarak genel merkezi İstanbul’da olmak üzere, Birinci Dünya Savaşı yıllarında, 10 Mart 1917 tarihinde kurulmuş idi. Kısa zamanda il ve ilçelerde şubeler açarak ülke sathında hizmet vermeye başlamış ise de Mütareke sonrasında memleketin içinde bulunduğu durum dolayısıyla başarılarını devam ettirememiş ve çalışmalarını durdurmak zorunda kalmıştı.

Kurtuluş Savaşı yıllarında Batı Cephesi’nde Yunanlılar ve Doğu Cephesi’nde Ermeniler ile devam eden savaş her gün çok sayıda çocuğun yetim kalmasına neden oluyordu. Hilâl-i Ahmer Cemiyeti (Kızılay), ancak cephede savaşanlar ile ilgileniyor; yardımlarını sadece askerler ulaştırabiliyordu. Cephe gerisindeki yetim çocuklara bakılamıyordu. Bu çocukların barınma ve beslenme ihtiyaçları vardı. Bu işi ancak geçmişte olduğu gibi Çocuk Esirgeme Kurumu yapabilirdi.

Birinci Dönem Bolu Milletvekili olarak Ankara’da bulunan Dr. Fuat (Umay) Bey, daha önce Kırklareli’nde görev yaptığı sırada Himâye-i Etfâl Cemiyeti Kırklareli Şubesi’ni kurmuş ve bölgedeki yetim çocuklara çeşitli hizmetler vermişti. Bu tecrübeleri de dikkate alarak, şehit yetimlerine hizmet vermek amacıyla Himâye-i Etfâl Cemiyeti’ni yeniden kurmaya talip oldu. İlk girişimi 1920’de yaparak, düşüncelerini Hocası Dr. Adnan (Adıvar) Bey’e açtı. Bu dönemde yoğun şekilde Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin (Kızılay) çalışmaları ile ilgilenen Dr. Adnan Bey, bu kuruma yapılan ve yapılacak olan yardımların azalabileceği endişesi ile, “Hilâl-i Ahmer’in çalışmalarına ihtiyacımız var” diyerek bu konuda acele etmemesini söyledi. Dr. Fuat Bey de hocasının tavsiyesine uyarak Cemiyetin kuruluşunu bir yıl geciktirdi.

Bir yıl sonra, hazırlıklarını tamamlayarak 30 Haziran 1921’de Hâkimiyet-i Milliye Gazetesi Matbaası’nın küçük bir odasında Himâye-i Etfâl Cemiyeti’ni kurdu. Cemiyetin adı daha sonra Atatürk tarafından “Çocuk Esirgeme Kurumu” olarak değiştirildi.

BİR MASA BİRKAÇ SANDALYE İLE ÇALIŞMALAR BAŞLIYOR

Çocuk Esirgeme Kurumu, yokluklar içindeki 1921 yılı Ankara’sında bir masa, birkaç sandalye ve kurucularının aralarında topladıkları ikişer liralık yardımlarla ilk faaliyetlerine başladı.

Zamanla yapılan bağışlarla çalışmalar genişledi. Akçaşehirli Arif Bey’in hediye ettiği kumaşlar ile şehit yavruları giydirildi. Dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa, cepheden gönderdiği bir telgrafla, “savaş meydanlarında yanmış, yakılmış köylerin evlerinin duvar diplerinde binlerce çocuğun beklediğini” bildirmiş ve bunların korunmaya alınmalarını istemişti. Cemiyet bu çocukları Ankara’ya getirtti. Muhtarlar ile işbirliği yapıldı. Bu yetim çocukların büyük bir kısmı Ankaralı yardımseverlerin evlerine yerleştirildi. Bir kısmı da yatılı okullarda barındırıldı.

Çocuk Esirgeme Kurumu’nun bu çalışmaları cephede savaşan askerlerimize büyük moral veriyordu. Subaylar, cepheden gönderdikleri mektuplarda, “yavrularımızı düşünen bir cemiyet vardır, ölsek de çocuklarımıza bakılacaktır” diyerek, kurumun verdiği hizmetlerden memnuniyetlerini takdirle dile getiriyorlardı.

Himâye-i Etfal Cemiyeti’ni kendi koruması altına alan Atatürk her türlü desteği veriyordu. Çocuk meselesinin önemini iyi bilen Atatürk halkın Cemiyet’e yardım yapması gerektiğini bir konuşmasında şu şekilde dile getirmiştir:

“Memleket çocuklarını korumayı üzerine alan Himâye-i Etfâl’e vatandaş yardım etmelidir.”

YURTDIŞINDAKİ TÜRKLER İMDADA KOŞUYOR

1922 yılı sonlarına doğru Kurtuluş Savaşı başarıyla sona erdirilmiş, Yunan ordusu büyük bir yenilgiye uğratılmış, düşman yurttan atılmıştı. Bundan sonraki süreçte sadece Türkiye’den yapılan yardımlarla, Kurumun hizmetlerini yürütmek mümkün değildi. “Çocuk Davası” gibi büyük bir davanın başarılabilmesi için büyük miktarda paraya, kaynağa ihtiyaç vardı. Çünkü Kurtuluş Savaşı, ardında sayıları yüz binleri bulan yetim çocuk bırakarak bitmişti. Bu nedenle yurt dışındaki Türk ve diğer Müslümanların da yardımlarına ihtiyaç vardı.

Yapılan yazışmalar sonucunda özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan Türklerden büyük miktarda yardımlar yapılmıştır. Yapılan bu yardımların sürekli olması büyük önem arzediyordu. Bunun için Amerika’daki Türklerin kurduğu “Türk Teavün (Yardımlaşma/Dayanışma) Derneği” ile kurulan düzenli ilişkiler sonucunda Dr. Fuat Bey’in Amerika Birleşik Devletleri’ne gitmesi kararlaştırıldı. Bunun üzerine Dr. Fuat Bey, 1923 yılı Baharında bu ülkeye gitti.

Amerika Birleşik Devletleri’nin çeşitli şehirlerinde yapılan toplantılar ve açılan bağış kampanyaları sayesinde Çocuk Esirgeme Kurumu yararına 100.000 Dolar yardım toplandı. Ayrıca bu ülkede kurulan Çocuk Esirgeme Kurumu Şubeleri vasıtasıyla yardımların devamlılığı sağlandı. Bu yardımlar Dr. Fuat Bey’in Kurum Başkanlığı’nı devam ettirdiği 1950 yılına kadar sürekli olarak gönderilmiştir.

ANKARA KEÇİÖREN’DE ÇOCUK YUVASI KURULUYOR

Dr. Fuat Bey’in insanüstü gayretlerle Kurum yararına elde ettiği bütün bu gelirler, yetim çocuklar için Ankara’nın Keçiören İlçesinde büyük bir sitenin doğmasını sağlamıştır. Şehir içindeki küçük bir binada hizmet yürüten Çocuk Yuvası, 1925’te Keçiören’e nakledildi. Burada 39.000 metre karelik bir sahadaki eski bir binada işe başlanmış, o günden beri birçok ilavelerle bugünkü şeklini almıştır. “Atatürk Çocuk Yuvası” adı verilen bu site içinde; 350 çocuğu barındıran dört bina, şehir içinde işe giden kadınların çocuklarını barındırmak için bir bakım evi, altı büyük apartman, anne sağlığı ve çocuk poliklinikleri ve diş sağlığı merkezi yaptırılmıştır.

KURUM BÜYÜMEYE DEVAM EDİYOR

Dr. Fuat Bey’in çalışmalarıyla TBMM’nden çıkarılan kanunlara dayalı olarak elde edilen gelirlerle ülke genelindeki yetim çocuklara çeşitli hizmetler götürülmeye başlanmıştır. Dr. Fuat Umay’ın başkanlığı döneminde sayıları 750’ye ulaşan şubenin kuruluşu tamamlanmış, bu şubelere dispanser, doğumevi ve çocuk yuvası gibi 337 kurum/kuruluş açılmıştır. Ayrıca bu süre içinde yaklaşık on üç milyon (12.758.640) çocuğa ve çocuklu anneye çeşitli yardımlar yapılmıştır.

Dr. Fuat (Umay) Bey, Kurum yararına yaptığı bu hizmetler karşılığında hiçbir şekilde maddi bir ödül beklememiş; O yalnızca Çocuk Davası’na hizmet edebilmek için çalışmıştır. Bu hizmet yarışında kendisine verilen bütün maddi ödülleri Kuruma bağışlamıştır. Yalnızca manevi hatıra olarak devrin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün teklifiyle Ankara Keçiören’de 1940 yılında yeni yaptırılan iki yüz yataklı Çocuk Pavyonu’na adının verilmesini, “Umay Pavyonu” adının verilmesini kabul etmiştir.

Çocuk Davası’na adeta hayatını adamış bulunan Dr. Fuat Umay, Çocuk Esirgeme Kurumu’nun Başkanlığı’nı 1950 yılına kadar yürüttü ve o yıl başkanlıktan ayrıldı.

Keçiören’deki Atatürk Çocuk Yuvası, bugün 500 çocuğu barındıracak kapasitede olup (0-4) yaşına kadar çocukları barındıran Umay Pavyonu, daha yukarı yaşlardaki çocuklar için Yeni bina, Karantina ve Hastaneyi içerisine alan bir bina ile Özel Hemşire Koleji, Göker Salonu, Ambar, Mutfak, Depo, İş Atölyeleri ve fırını ihtiva etmektedir. Bundan başka voleybol, basketbol alanları ile çeşitli oyun araçları, yüzme havuzu ile oyun ve eğlence işleri ile takviye edilmiştir. Sebze bahçesi, kümes hayvanlarından büyük mikyasta istifade edilmektedir.

Yöneticisi doktor, yardımcısı psikolog olan Kurumda iki ayrı bölümden oluşan havuz bulunmakta, sıcak günlerde çocuklar doktor ve hemşire kontrolünde bu havuzdan faydalanmaktadır. Yuvanın 3,5 dönümlük sebze ve meyve bahçesinin bulunduğu ve 1967 yılı içerisinde 14 ton meyve ve sebzenin üretildiği, 120 kapasiteli modern tavuk kümesinden son 22 aylık süre içerisinde 526.167 adet yumurtanın alındığı, yuvanın ihtiyacı olan 450-500 ekmeğin ise yuva bünyesinde bulunan fırından sağlandığı kaynaklarda belirtilmektedir.

Atatürk Çocuk Yuvası tarihi boyunca gerek devlet büyüklerinin gerekse gelen yabancı konukların ziyaret ettiği bir yuva olmuştur. Zaman zaman yapılan değişikliklerle binalara eklemeler yaparak yuva büyütülmüş, kendi kendine yeterli bir hale gelmesi amacıyla, sebzecilik, tavukçuluk, süt inekçiliği, ekmek üretimi gibi faaliyetleri başlatmıştır. Yuvanın bulunduğu site içerisinde hemşire kolejinin olması çocuklara yönelik çalışmalarda kolaylık sağlamıştır.

Atatürk Çocuk Yuvası sel, deprem ve benzeri afetler sırasında sürekli merkez görevini üstlenerek korunmaya muhtaç çocukları barındırmıştır.

Çocuk Esirgeme Kurumu çalışmaları, günümüzde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na bağlı Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde yürütülmektedir.

ATATÜRK VE DÜNYA ÇOCUK HAKLARI BİLDİRGESİ

İnsan Hakları ve Çocuk Hakları Kavramı İnsan hakları, kişinin doğuşundan itibaren sahip olduğu ve birey olarak hakettiği, kimsenin ondan alıp veremeyeceği, yaşaması için gerekli, toplumsal açıdan kabul görmüş olan yasal haklardır. Bu haklar, ırk, dil, din, etnik köken, sınıf, yaş ve din gibi farklılıklar gözetilmeksizin bütün insanlar için geçerlidir.

Hakların korunması ve uygulanması devletin sorumluluğundadır. Devletler bunu “saygı”, “koruma” ve “uygulama” ile gerçekleştirirler. Devletlerin görevi hakların uygulanmasını gerektiren ulusal ve uluslararası yasaları uygulamak ve hangi haklara sahip oldukları konusunda vatandaşları bilgilendirmek ve bilinçlendirmektir.

Toplumsal yaşamda bazı gelişmeler öylesine tam olur, bazı haklar öylesine işlerlik kazanırlar ki geçen zaman içinde bu hakları kazanmış olanlar sanki her şey oldum olası böyle kendiliğinden gelişmiş, oluvermiş gibi bir rahatlık içinde sahip oldukları hakların ne denli zorluklarla geliştirilip, sağlanmış olduğunun ayrımına dahi varamazlar.

Bundan yüzyılı aşkın bir süre önce, toplumlarda küçücük çocukların yalnızca karın tokluğuna saatlerce ağır işlerde çalışmak zorunda olmalarına pek aldırılmıyor, bunda dikkati çeken bir gariplik de görülmüyordu. Gene o tarihlerde dünyaya gelen bebeklerin, çocukların yarısından fazlasının biraz dikkat, biraz özen ve yeterli beslenme gibi yöntemlerle önüne geçilebilecek önlenebilir hastalıklardan yaşamlarını kaybediyor olmaları dahi olağan karşılanıyordu. Gerçekte o yıllarda çocukların büyük çoğunluğu her zaman kısa ve acılı ömür sürmüş, cehalete ve ürkütücü bir yoksulluğa ve yoksunluğa mahkûm olmuşlardı. Sosyal yaşamda yüzyıllar boyunca çok sayıda kadın ve çocuğun kıyımına neden olan başka etkenler de vardır; bunlar açlık, kıtlık, yoksulluk ve silahlı çatışma ortamlarıdır.

YARIN: CENEVRE ÇOCUK HAKLARI BİLDİRGESİ (26 EYLÜL 1924)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali GÜLER Arşivi
SON YAZILAR