Yıldıray ÇİÇEK

Yıldıray ÇİÇEK

DENİZ BAYKAL AKP'YE GEÇERSE KİM ŞAŞIRIR Kİ?

"Deniz Baykal kim?" derlerse özet olarak "Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasette hayat iksiri" derim… Daha önce de sık sık vurguladım, Deniz Baykal celladına âşık olmuş halinden bir türlü kurtulamamaktadır. Özellikle Recep Tayyip Erdoğan ne zaman köşeye sıkışsa ya da bir politik adımda önünün açılmasına ihtiyaç duysa anında Deniz Baykal'a rolü verilip, piyasaya sürülüyor. Deniz Baykal'ın kendi alanında yeni görevi de Recep Tayyip Erdoğan'a "Başkanlık" açmaktır.

Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi yasağını kaldırmaya destek verip, onun Başbakanlık yolunu açan ve sonradan da bu desteğini "Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi yasağını kaldırmaya destek vermekle kendimle iftihar ediyorum" şeklinde ballandıra ballandıra anlatan Deniz Baykal, bugünlerde AKP medyasında büyük övgülerle manşet olmaktadır. 

Hatta MHP'den AKP'ye geçen Yıldırım Tuğrul  T modeli gibi AKP'ye geçeceği dahi konuşulmaktadır. CHP içinde başlattığı tartışmada zaten buna zemin hazırlamak gibi bir durumu hissettirmektedir.

Recep Tayyip Erdoğan'ın 7 Haziran seçimlerinden sonraki ilk hafta içinde, ilk görüştüğü kişinin Deniz Baykal olması da aradaki samimiyeti ve sır ortaklığını göstermektedir. Deniz Baykal, kendine yakın CHP milletvekilleriyle AKP'ye katılır, Başkanlık hedefinde Recep Tayyip Erdoğan'a elinden geldiğince destek olmaya çalışır. İnanın Türkiye'de de bir tane kişi bu duruma şaşırmaz.

Deniz Baykal vazifeli gibi yine sahneye atılmıştır. 

Son açıklamaları Başkanlık sistemi yolunda CHP'yi karıştırmak dışında bir anlamı da yoktur. Doğruları konuşuyor maskesi altında aslında şuan AKP'nin günahlarını kendi partisi CHP'ye yıkma kurnazlığı vardır.

Sırdaşı Recep Tayyip Erdoğan, PYD'ye silahlı yardım konvoyu göndermek için Peşmergeye koridor açtığında ve PYD Başkanı Salih Müslim'i defalarca Türkiye'de konuk ettiğinde, Ahmet Davutoğlu "Aynı gün Salih Müslim'i Türkiye'ye getiriyoruz. Bakın kaç jest arka arkaya. Bir anlamda "meşru görüyorum seni" diyoruz" dediğinde, AKP Süleyman Şah türbe tezgâhını PYD ile birlikte organize ettiğinde çıkıp bir gün konuşmamış Deniz Baykal'ın şimdi yandaş gazetelerde AKP'nin politika kurnazlıklarına meze olması çok net gözükmektedir.

Deniz Baykal'ın televizyon ekranlarında söylediği "PYD/YPG'nin bombalanmasını doğru buluyorum" ifadesi yüzeysel bakıldığında doğrudur. Ama AKP'nin PYD konusunda günahlarını hatırlatmadan girmesi de bir o kadar yanlıştır, eksiktir, AKP destekçiliğidir.

Deniz Baykal'ın "Bizim içimizde PYD konusunda olduğu gibi bazı arkadaşlarımız terör konusunda çizgiyi HDP çizgisine doğru taşıyan açılımlar içine doğru girdiler" açıklaması da yüzde yüz doğrudur. Ama bu ifadesinde de AKP'ye toz kondurmadan bu cümleyi kurması ve bu sözlerinden dolayı AKP'nin yandaş medyasında övgülere mazhar olması soru işareti olmuştur.

Mesela HDP konusunda Beşir Atalay'ın "HDP, Öcalan ve Hakan Fidan'ın başbaşa kurdukları güzel proje" ifadesi ve teröristbaşı Öcalan'ın "HDP'yi devlet heyetiyle beraber kurduk" sözlerini hatırlatılarak, Dolmabahçe'de AKP/HDP birlikteliğini vurgulayıp "Atatürk'ün kurduğu partimiz CHP'nin, AKP'nin yol ve dava arkadaşı olmuş, bölücü taşeronluk yapan HDP ile ne işi olur?" şeklinde eleştirisi olsa daha doğru bir duruş olurdu. Oysa AKP, CHP, HDP arasında hiçbir fark yoktur. Aynı vücudun değişik organları gibidirler.

Ama şimdi Deniz Baykal AKP'nin HDP'yi CHP'nin kucağına bırakıp kaçma tezgâhı ve propagandasına alet olmaktadır. Ahmet Davutoğlu'ndan teşekkür alması ve tüm AKP grubunun Deniz Baykal'ı alkışa boğması da bu alet oluşunun tescili olmuştur.

Yakında Deniz Baykal'a AKP rozeti o alkış aldığı AKP'nin grup toplantısında takılırsa da herhalde kimseye sürpriz olmaz. CHP'nin Deniz Baykal'ı ihraç istemiyle parti disiplin kuruluna sevk etmesi de bu süreci hızlandıracaktır.

Deniz Baykal, Recep Tayyip Erdoğan'ı Başbakan yapan siyasetçi olarak tarihe geçmişti. Şimdi de anlaşılan Başkanlık yolunu açan olarak tarihe geçmek istemektedir.

Bizim hala anlamadığımız Deniz Baykal'ın bu Recep Tayyip Erdoğan aşkı, sevdası nedir? 

7 Haziran seçimlerinden sonra koştura koştura "Kaset tezgâhında parmağı olduğunu Erdoğan'ın yüzüne de söyledim" dediği Recep Tayyip Erdoğan'ın ayağına kadar gidip, ondan sonra da TBMM Başkan adayı olması nasıl bir anlayıştır? 

Recep Tayyip Erdoğan'ın şu sözlerine muhatap olmuş Deniz Baykal'da hiç mi utanma, hiç mi rezil edilmenin bir karşı duruşu yoktur?

* "Yahu senin hayatın bu işlerle geçti. Bir kasetle duman oldun. Söylemeyecektim en sonunda konuşturdun."

* "Komplo komplo dedi... Böyle birşey yapmadığını söylemiyor. İsmi geçen diğer kişi de bunu söylemiyor.

* "Eee zaten Sayın Genel Başkanın Parlamentoya gelip gittiği yok. Biz orada Anayasayla uğraşırken, Sayın Başkan başka yerlerdeydi."

* "(Baykal'ı kastederek) Kendisinden önceki beline hakim olamadı. Hala bu medya, bu siyasiler 'İnsanın özeline karışıyor' diyorlar. Yahu kendi eşiyle mi bir şey oluyor da özel oluyor. Bu özel değil, bu genel genel. Bu genel bir ahlaksızlıktır…"

Bu sözler Recep Tayyip Erdoğan'ın dost sohbetlerinde ettiği muhabbetler değil, miting ve televizyon konuşmalarında söylenmiş sözleridir.

Tüm bunlara rağmen Deniz Baykal'ın safı hep Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı ise, bu işte daha derin ilişkiler söz konusudur. Dolayısıyla Deniz Baykal'ı siyasi ahlaka davet etmek zaman kaybından başka bir şey değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yıldıray ÇİÇEK Arşivi
SON YAZILAR