Sen önce Bahçeli’nin tırnağı ol!
Selin Sayek Böke adlı “huzursuz” kadından sonra, şimdi de Eren Erdem...
İkisi de CHP milletvekili.
İkisi de “kontenjandan” seçildi.
Böke, “Saray’ın yedek lastiği” demişti.
Kendince MHP lideri Devlet Bahçeli’ye laf sokmuştu.
Semih Yalçın’dan, “Biz Saray’ın yedek lastiğiysek, Siz de PKK’nın don lastiğisiniz” cevabını alınca suspus olup oturmuştu.
Şahaneydi...
Bana sorarsanız, son yılların en şahane kapağıydı...
Sürekli kendi ülkeni eleştireceksin, dökülen kanın sorumluluğunu devlete yükleyeceksin ama terör örgütü PKK’ya tek laf etmeyeceksin, “PKK terör örgütüdür” bile diyemeyeceksin. Bir de, “hendekteki arkadaşlar” diyerek anlayışlı ve ihtimamlı bir dil geliştireceksin...
O yüzden “cuk oturan” bir kapaktı... Devamını bekliyoruz.
Eren Erdem’e gelince...
Evet, o da Devlet Bahçeli’ye laf sokmuş.
Daha doğrusu, espri girişiminde bulunmuş. Akıllara seza!
Sevimsiz ve yeteneksiz bir adam olduğu için, yaptığı espri de kendisi gibi sakil duruyor.
Efendim, “cumhuriyeti yıkım projesinin ortağı” olan Devlet Bahçeli’nin ismi değiştirilmeliymiş. Ona bundan böyle “Hükümet Bahçeli” denmeliymiş.
Ne komik!
Selin Sayek Böke’nin laf sokma girişimi daha oturaklıydı. Ne bileyim, daha derli topluydu.
Hadi itiraf edelim, daha komikti.
Eren Erdem Efendi’de mizah duygusu yok...
Sadece mizah duygusu mu?
Türkçe de yok...
Espri girişiminde bulunuyor ama gülünç oluyor... Devlet Bahçeli’nin hal ve hareketlerine tanımlama getiriyor ama cehaleti ve dil yetersizliği ortaya çıkıyor... Bir defa, “cumhuriyeti yıkım projesi” denmez. “Yıkım” ile “yıkma” arasında fark var. (Vaktim ve sabrım olsaydı, sevimsizliği ele alıp ben de bir “kapak” girişiminde bulunurdum. Bu gibi durumlarda “Sen önce Devlet Bahçeli’nin tırnağı ol!” denir ama iyisi mi kendi haline bırakalım. Ya da giderek bir polemik canavarına dönüşen Semih Yalçın’a havale edelim.)
Peki, Eren Erdem Efendi’yi nafile komik olma çabasına iten hadise nedir?
Devlet Bahçeli’nin başkanlık sistemi hakkında görüş bildirmesi...
Eren Erdem Efendi burada “yıkım” görüyor.
Kendisinden dinleyelim: “Kanımızın son damlasına kadar bedenimizi siper ederek bütün demokratik haklarımızı kullanarak Başkanlık sisteminin referanduma gitmesi karşısında mücadele edeceğiz. Biz bu Cumhuriyeti, kendini yitirmiş ve iradesini farklı yere teslim eden insanın değiştirmesine, dönüştürmesine müsaade etmeyeceğiz.”
Müsaade etme, tamam da koçum, muhtemel bir İran-Türkiye savaşında İran’dan yana saf tutacağını söyleyen sensin. Cumhuriyet için kaygılanmak da nerden çıktı?
Hadi Türkçe bilmiyorsun.
Mizah duygusundan yoksun olduğun için soyutlayabilme melekelerin de mefluç.
Bir de Farsçaya tercüme et bakalım, İran’dan yana olacağını söylemek ne anlama geliyor ve kendi ülkesine karşı yabancı ülkelerle hareket edeceğini “müjdeleyenler” hangi sıfatla anılıyor?
Sen “Cumhuriyet adına kaygılanıyorum” numarasıyla Bahçeli’ye laf sokmayı bırak da, önce uydurduğun “Türkiye DEAŞ’a sarin gazi gönderiyor” yalanına bir açıklık getir.
Bu yalanla ne amaçladın?
FETÖ’yle hangi düzeyde iş tutuyordun?
Karşı gazetesi niçin kuruldu?
Niçin kapatıldı?
Kuruluş aşamasında hangi FETÖ mensuplarıyla görüştün?
Manşetten çaktığın “tape”leri ve usulsüz dinleme kayıtlarını hangi “mutemet el”den temin ediyordun?
Darbe gecesi neredeydin?
Önce bunların hesabını ver!
Ahmet Kekeç
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.