Macron'un bardakları

Demirperde'nin çöküşünden sonra NATO da kalmaz deniyordu; gitmesi bir yana daha da kurumsal bir hal aldı ve hatta diyebiliriz ki Birleşmiş Milletler'den daha etkili, G-7 ve G-20 'den daha aktif çalışıyor.

Bunu dünyanın içinde bulunduğu güvenlik şartlarıyla birlikte düşünmemiz gerekiyor.

Dünya huzurlu değilse silahın cazibesi artar.

Batı dünyasının en cazip silahşörü NATO'dur.

Gelgelelim NATO da tartışılıyor.

Amerika'nın NATO üzerindeki gücü ya da vesayeti Avrupa'nın iki etkili ülkesini, Almanya ve özellikle Fransa'yı rahatsız ediyor.

Fransa öteden beri batı mahallesinde ayrık otu gibi hareket ediyor. Napolyon savaşlarından bu yana Anglo Sakson cephesine öteki gözüyle bakan Fransa, Jan de Gol zamanında İngiltere'nin Avrupa Birliği üyeliğine de karşı çıkmıştı.

Fakat Emmanuel Macron'un liderliği dönemine kadar bu tavrını ulu orta, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun deyimiyle "bardak kırarcasına" göstermedi.

Bu bardak meselesi de ilginç. Avrupa siyaset kulislerinde Almanya Şansölyesi Merkel'in Macron'a söylediği sözler konuşuluyor: Sarf edilip, edilmediği henüz muallak olan o sözlere göre Macron'un siyasi davranışları karşısında Merkel, "Yıkıcı siyaset arzunuzu anlıyorum. Ama parçaları bir araya getirmekten usandım. Yeniden birlikte oturup çay içebilelim diye, kırdığınız bardakları sürekli tekrar yapıştırmak zorunda kalıyorum.." demiş.

Merkel, muhafazakâr Alman siyaset geleneğinin temsilcisi: Bu retoriden uzakmış gibi görünen aklı selim gelenek, Avrupa'yı Alman siyasetinin bagajında tutmaya yarıyor.

Macron ise konuşuyor.

Fransız iletişim biçimi sadece konuşmak, uzun ve detaylı konuşmaktır.

Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron, bu defa "NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti" dedi ve "Daha güçlü bir NATO'dan yanayım" diye ilave etti. Belli ki sıkıntısı yine Amerika; Trump'a NATO üzerinden laf çakmış görünüyor.

Fakat, Macron, Türkiye'ye ilişkin de konuştu: Türkiye hem Suriye'de oldubittiyle operasyon düzenleyip, hem de NATO müttefiklerinden dayanışma beklememeli dedi.

Oldubitti mi?

Suriye'deki süreç neredeyse beş yıldır devam ediyor. Suriye'nin kuzeyindeki çalkantılar, terör örgütü YPG-PKK'nın silahlanması, Işid'in bölgedeki faaliyetleri, Türkiye'nin karşılaştığı terör saldırıları ve şeffaf politik tutumla bölgedeki istikrarsızlığa karşı ve kendi sınırlarının güvenliği için aldığı kararlar.. Bunlar mı oldubitti?!

Ortada bir gerçek var : Batılı ülkelere göre terör, İslami iddia taşırsa terördür ve Suriye'nin kuzeyindeki stalinist YPG-PKK terör örgütü değildir, zira İslami manifestosu yoktur.

Bu tek yanlı terör algısı kabul edilemez.

Fransa yıllarca Batılı-seküler Korsika ayrılıkçı hareketi ile uğraştı; terörle burun buruna yaşadı.

Almanya, marksist "Baider-Mainof terör örgütü" ile az mı mücadele etti?

Bu "İslami terör saplantısı" dillere destan Avrupa entelektüelizmi ile bağdaşıyor mu?

Oldubitti imiş!!

Suriye'nin kuzeyindeki oldubitti, bu örgütlere kol kanat geren ve böylece vesayet savaşlarında yancı kuvvet elde etme peşinde koşan devletler için geçerlidir.

Türkiye, uluslararası hukuka uygun bir şekilde sınır güvenliğini korumak, vatandaşlarının emniyetini temin etmek gibi gelenekli bir devletin yapması gereken şeyleri yapıyor.

NATO'nun ikinci askeri gücü olup da olanlara seyirci kalmamızı kimse bekleyemez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet ŞAFAK Arşivi
SON YAZILAR