MİLLÎ ORDUSUZ KALMAK!

Bu coğrafyada yekpare ayakta kalmamız güçlü, moralli ve caydırıcı bir “millî ordu” ile mümkündü.

M.Ö. 209 yılına tarihlenmiş bu Ordu, milletin ordusuydu.

            Nihal Atsız’ın teklifiydi M.Ö. 209…

            O Millî Ordu, “emir-komuta zinciri” ve “emre itaat” üzerine kuruluydu ve Çanakkale Harbini, İstiklal Savaşını kazanan da bu milli ruhtu.

            Atatürk’ün ordusu millî orduydu…

            O Millî Ordu, 15 Temmuz’da haini alnından vuran Astsubay Ömer Halisdemir’de kişiliğini bulan orduydu!

            Ne var ki 1952’deki NATO üyeliği, millîliğin ilk kırılma noktasıydı.

            Gelinen noktada şimdi ihanet odağı olan 3.Kolordu’nun NATO Kolordusu olması da şaşırtıcı değil…

Kara Kuvvetlerinin armasını değiştirmeye kalkan da Hilmi Özkök’tü! Bröveden “Kocatepe’deki Atatürk”ü söküp aldılar…

Atatürk’ün ölümünden sonra başlayan saldırılar, 15 Temmuz’da zirveye vardı.

            Türk milletinin parasıyla yetiştirilen okunmuş ABD banknotlu devşirme asker, orduyu yerle bir etmeyi başardı.

Mustafa Kemal’in “Türk milletine taarruz eden düşman, önce Türk subayını aşağılamak ister” sözünü bir kere daha haklı çıkardılar.

Oy hesapları ile sık sık bedelli askerlik yasaları çıkarıldı.

Bunca belanın mimarlarından Özal, şortla askerî birlik denetlemişti.

Amerikan özentisi profesyonel ordudan bahsediyorlardı. Millilik, şehadet, emre itaat, Mehmetçik gibi değerleri yerle bir edeceklerdi.

Irak’ta askerin başına çuval geçirilmesi diğer işaret fişeği oldu.

Ergenekon, Balyoz kumpaslarıyla Ordunun itibarıyla birlikte Atatürkçü kadrolar tasfiye ediliyordu, birileri savcı olmaya bile kalkmıştı.

Kuzey Irak, Kuzey Suriye, Ege, Kıbrıs ve Karadeniz’den dışlandık.

Süleymanşah’ı türbeden söküp taşıdılar.

Emperyalizm, taşeron PKK ve FETÖ eliyle ve BOP’la T.C.’yi lağvedecekti, önlerindeki engel TSK’yi 15 Temmuz’da yerle bir etmeyi başardılar.

2013'te Gül'ün talimatıyla Köşk’te “TSK’de reform raporu”nu hazırlayan “Savunma Çalışma Grubu”nda şimdi tutuklanan generallerden Murat Yetgin ve Recep Ünal da vardı!

            İktidar borazanı Star, “TSK'ya Pentagon modeli” haberi bile yaptı.

            Laik Cumhuriyet’in Atatürk ordusuna, oy uğruna yıllarca göz yumulan yobaz taşeronun elemanlarının sızdığı 15 Temmuz’da anlaşıldı…

            Devlet, millet, demokrasi, Cumhuriyet, hukuk ve orduyu hedef alan tehlikeyi “emir-komuta zinciri”ndeki askerler, polisler ve Türk milliyetçisi devlet adamları, milletle önledi.

            15 Temmuz öncesi bazı hazırlıklarını bildiğimiz hükümet, OHAL ilan edip hızla tasfiyelere başladı.

            Bu şeytani darbeye karışanların ihracı şarttı.

            Jandarma Genel Komutanlığı’nın İçişleri Bakanlığına bağlanması da normal görülebilir.

GATA ve asker hastanelerin Sağlık Bakanlığına devredilmesi sıkıntılar yaratacaktır.        GATA’yı kapatmak, dağda askeri tedavisiz bırakmaktır.

 

Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisinin kuruluşu olumlu görülebilir.

TSK’nin elindeki tersanelerin, fabrikaların, sanayi kuruluşlarının Milli Savunma Bakanlığı’na devrine karar verilmesi de sakıncalar getirecektir.

OHAL yetkileriyle KHK’lere sarılanlar, adeta bir zamanlar FETÖ güdümlü, Soros’un yetiştirmesi TESEV’in raporuna uygun icraata girişti.

            2015’e kadar beceremedikleri TSK’nin MSB’ye bağlanma işi hortladı, yetinilmedi, akla zarar uygulamalar yapılıyor.

            Yetkileri olup sorumluluğu bulunmayan Cumhurbaşkanının isteğiyle hem de…

            Anayasanın “Yasama yetkisi TBMM’ye aittir, devredilemez” hükmüne rağmen…

Ordudan “sorumlu” Genelkurmay Başkanlığı Cumhurbaşkanlığına bağlandı.

Kendisi de Kara Harp Okulu mezunu olan, Harp Okulu ve Kara Harp Akademisi Komutanlığı yapan ve Başbakan’a karşı sorumlu olan Hulusi Akar’a rağmen…

1834 ve 1845’te kurulmuş askerî okulları, “her istediklerini verdikleri” FETÖ’ye kaptıran AKP, sızıntıları keseceği yerde okulları kapatmaya kalktı.

            KHK’lerle, Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri, Milli Savunma Bakanlığı'na bağlandı. Askeri okullar kapatıldı, GATA Sağlık Bakanlığına bağlandı. YAŞ’a Başbakan Yardımcısı, Adalet, Dışişleri ve İçişleri Bakanları da sokuldu.

            Orduya siyasilerin biat kültürü güzelce önünde sonunda yerleşecektir.

15 günde, M.Ö. 209'dan beri bir birikim ve kültürün sonucu olan TSK, ülkenin ve coğrafyamızın şartları dikkate alınmaksızın, sadece “Pentagon”a bakılarak, iki-üç kararnameyle alt üst edildi. 

Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın kuvvet komutanlarına doğrudan emir verebilmesi mümkün hale getirildi.

Başbakan, profesyonel ordudan bahsediyor, ordu-millet bağı kopacak, Mehmetçik ruhu yok edilecek…

“FETÖ”cülükten tutuklanan Türköne kumpasların sürdüğü 2010 ve 2011’de TSK'yi “Yeniçeri Ocağı”na benzetip, “Bizim bir Nizam-ı Cedit ordusuna ihtiyacımız var”, “Genelkurmay'ın kapısına kilit vurulmalı” demişti.

FETÖ ve “üst akıl”la nasıl bir mücadeledir ki, TESEV'in, Türköne'nin ve darbeci  generallerin istekleri hayata geçirilmektedir?

Bir anlamda gidişata bakılırsa, 15 Temmuz başarısız değil, başarılı olmuştur.

KHK ile MSB bünyesinde kurulan Milli Savunma Üniversitesi de bu planın parçalarındandı. Sınavla üniversite öğrencisini alıp subay yetiştirmek, irticacı ve bölücü ideolojiye sahip çocukların girişine engel olamaz. Bundaki hedef imam-hatip mezunlarını orduya doldurmak mıdır?

Menzil grubunun son oynadığı sinsi oyun unutuldu mu?

            FETÖ’nün yüzde 95’ni ele geçirdiği askeri okulların kapatılması elbette kolu kesip atmaktır ama sistemi kontrole alarak okullar bir süre sonra açılmalıdır.

15 yıl önce kuvvet komutanlıkları emrinde oldukça verimli çalışan sağlık kuruluşları bir gece de tek bir komutanlık altında birleştirilerek işlemez hale geldiği görülmüyor mu?

Harp okulları kapatılınca 5 senelik subay eksikliğini Asteğmenlerle kapatma isteği, hiçbir savaş ve ordu bilgisi olmayan üniversite öğrencisinin generalliğe kadar gitmesi demek… Sonrasını düşünmek bile istemiyoruz.

Bu haliyle yeni yapılanma ateşle oynamaktır.

Emir-komuta zinciri hasarlıdır!

Mesele kapatmak değil, hain üreten sistemin ortadan kaldırılmasıdır. Mesele sivrisinek değil bataklığı kurutmaktır.

Sayın Bahçeli’nin dediği gibi, “TSK’nın yapısal sorunlarını çözeyim derken, asırlar boyunca oluşmuş ve olgunlaşmış gelenek ve ilkeleri çiğnenirse geriye Saddam veya Kaddafi ordusuna benzer bir kalabalık kalacaktır ki, bu da vatan ve istiklal kaybıdır.”

“TSK, bölgesindeki krizlerin yanı sıra politik kararlara bağlı olarak dünya barışını tehdit eden krizlere de müdahaleye hazır olmak durumundadır.”

“Türkiye yüksek tehdit ve risklerin bulunduğu bir bölgede, barış zamanından itibaren millî savunma imkânlarını diri tutmak ve Silahlı Kuvvetlerini olası tehditlere karşı hazır ve güçlü bir yapıda bulundurmak zorundadır.”

TSK’nın zincire vurulması, suçlanması, tırpanlanması sonuçları önümüzdeki süreçte görülecek badirelere davetiye çıkaracaktır.

Görüntü, askerle hesaplaşmaya benzemektedir ki PKK/FETÖ’nün ekmeğine yağ sürmektedir.

Sonuç olarak bir konuya dikkat çekelim ki, tehlikeyi anlayın:

Ordunun son halinden keyif alan PKK ve TBMM’deki uzantısı HDP’nin Marksist eşbaşkanı Yeşildağ ne diyordu: “Askeri kurumların sivil siyasete bağlanması en doğru ve olması gereken sistemdir!”

            Mesele milli ordusuz kalmak, anlatabildik mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa ÖNDER Arşivi
SON YAZILAR