Ne ABD, ne Rusya, ne Çin

Ne ABD, ne Rusya, ne de Çin, her şey Türk’e göre, Türk tarafından, Türklük için. Bizim dış politikadaki ana çizgimiz, Türk milleti olarak ana hedefimiz bu olmalıdır. Bunun dışına çıkılırsa, ne olacağını acı örnekleriyle ve bedel ödeyerek öğrendik.

En son söyleyeceğimizi, en başta yazdık. Bütün dünyaya savaş açalım, hiç kimse ile dostluk kurmayalım, içimize kapanalım demiyoruz. Ancak bizim kendimizden başka güveneceğimiz, kendi gücümüzden başka dayanacağımız bir yer yok. Biz güçlü olur, birliğimizi ve bütünlüğümüzü eksiksiz biçimde sağlar ve dik durursak, varlığımızı korur, geleceğimizi teminat altına alır ve önce bölgemize, sonra da dünyada etkin duruma gelebiliriz. Muhataplarımızla eşit şartlarda masaya oturur ve sonuç alırız. Bunun böyle olduğunu son gelişmelerle birlikte bir defa daha gördük, anladık ve yaşadık.

YOK BİRBİRLERİNDEN FARKLARI

Emperyalist ülkelerin ortak özelliği, kendilerinden başka bir güç tanımamaları, her şeyi menfaatleri ile sınırlı tutmalarıdır. Bunun istisnası yoktur. Yıkmak, sömürmek, yutmak, yok etmek konusunda ABD’nin Rusya’dan, Rusya’nın Çin’den bir farkı bulunmamaktadır. AB ülkeleri bunların yolundan giden diğer canavarlardır. Her şeyi bir kenara bıraksak bile, sadece Suriye’de yaşananlar bu söylediklerimizi doğrulamaya, haklı çıkarmaya ve kabul etmeye fazlasıyla yeterlidir. Bizim dikkatli olmamız, ölçüyü doğru koymamız şarttır. Barış Pınarı Harekâtı sırasında menfaatleri için neler yapabileceklerini ibretle bir defa daha izledik.

İNSANİ DEĞERLER YERLE BİR

ABD’nin bir damla petrol için bir ülkeyi nasıl mahvedebildiğine, hiçbir değeri, hiçbir kuralı, hiçbir ölçüyü tanımayacağına bütün dünya tanık olmuştur. Terör örgütlerini önce sahaya sürüyor ve en ileri derecede iş birliği yapıyorlar. Sonra da utanmadan, sıkılmadan dönüp terörden şikayetçi oluyorlar. ABD’nin DEAŞ terör örgütü ile mücadele adına, PKK-PYD terör örgütüne on binlerce tır silah vermesi, kollayıp koruması, hiçbir insanlık değeri ile izah edilemez. Eli kanlı bir katil teröristbaşından, “general” diye bahseden bir ABD Başkanı ile karşı karşıyayız ve bu kepazelikler artık sabrımızı taşırmıştır. Sayın Cumhurbaşkanı, son ABD ziyaretinde gözlerinin içine bakarak bu kepazelikleri yüzlerine çarpmıştır. Müttefiklik, stratejik ortaklık ABD’nin çıkarları ile sınırlıdır ki, bu artık çok ciddi biçimde sorgulanmaktadır.

AL BİRİNİ VUR ÖTEKİNE

ABD’nin alternatifi olarak, Rusya’ya dönüyoruz. Güya iyi ilişkilerimiz var. Kendilerinden S-400’ler gibi çok önemli ve hayati bir savunma sistemi aldık. F-35’lere ambargo konulması durumunda muadil Rus uçaklarını vermeye hazır olduklarını söylüyorlar. Suriye krizinin çözümünde İran’ı da yanımıza alarak ortak adımlar atıyoruz. Hepsi tamam da, bütün bunlar olurken, daha dün Suriye'de Fırat Nehri üzerindeki Tişrin Barajı'nda ABD’nin boşalttığı üste yapılan rezillikleri nereye koyacağız? Buradaki sözde devir teslim sırasında Rus bayrağı ile terör örgütü YPG/PKK’nın paçavralarının birlikte sallandırılmasına ne diyeceğiz? Bir Rus komutanın, terör örgütü YPG/PKK’lı terörist Şervan Derviş ile yan yana konuşma yapmasına ne anlam vereceğiz? Moskova’da PYD bürosunun bulunmasını nasıl izah edeceğiz? Bu Rusya’ya mı güvenip, bunlarla mı iş birliği yapacağız? Bu Rusya’nın, ABD’den ne farkı var? Bu teröristlerle iş birliği üzerinden kime ne mesaj veriyor, ne yapmaya çalışıyorlar? ABD ile Rusya’nın kendi menfaatlerini korumak ve daha da ileri götürmek için terör örgütlerini kullanmak, iş birliği yapmak ve desteklemek konusunda zerre kadar farkları bulunuyor mu? Bu soruların cevabı vicdanlarda net olarak verilmiştir: Al birini vur ötekine!

ÇİN, SOYKIRIM YAPIYOR

Çin, bölgemizin dışında, bize uzak ama sömürmekte, kan dökmekte, zulüm yapmakta ve terör uygulamakta kimseden geri kalmıyor. Sincar Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Uygur Türklerine ve diğer azınlıklara yapılan zulmü, bütün dünya endişe ile izlemektedir. Açık şekilde bir soykırım yapılmaktadır. Güvenlik güçlerine, kendileri gibi düşünmeyen, kendilerinden olmayan, kendilerine itaat etmeyenlere asla merhamet edilmemesi talimatı verilmektedir. Böyle bir ülkeyle, böyle bir anlayışla bu dünyaya nasıl huzur gelebilir?

GÜÇLÜ OLMAKTAN BAŞKA ÇAREMİZ YOK

Tablo budur, gerçekler bunlardır. Geçmişi kan ve gözyaşı olan emperyalizm, dünyanın geleceğini de tehdit etmektedir. Bu kan emiciler için bütün ölçü, geçerli tek kural kendi çıkarları ve kurdukları sömürü düzeninin devamıdır. Bunun dışına çıkmaz, bundan başka bir ölçü tanımazlar. Bunlara inanmak, güvenmek yerine, sınırları iyi belirlenmiş, kuralları doğru konulmuş, karşılıklı bağlayıcılığı olan ilişkiler kurmak, tek çıkar yoldur. Bizim güçlü olmak, kendi ihtiyacımızı kendi imkânlarımızla karşılamak, kendi kararımızı verip uygulamak ve varlığımız, birliğimiz ve geleceğimiz konusunda her şeyi göze alacağımızı göstermek dışında bir seçeneğimiz olamaz. Dolayısı ile hükümetin son dönemlerdeki Türk milleti merkezli politikaları doğrudur. Nitekim, bu durum sadece kâğıt üzerinde kalmıyor, sahada da kendini gösteriyor. Karşımıza çıkarılan bütün zorluklara rağmen, sonuç alıyoruz. Türk milliyetçileri ve ülkücülerin yıllardır haykırdıkları, “Ne ABD, ne Rusya, ne de Çin, her şey Türk’e göre, Türk tarafından, Türklük için” sloganı, aynı zamanda Türkiye’nin dış politika mihengidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
Orhan KARATAŞ Arşivi
SON YAZILAR