O, geleceği görmüştü

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE MİLLİ DIŞ POLİTİKA ANLAYIŞI-5-

Şuna da inanıyorum ki, eğer devamlı barış isteniyorsa, kütlelerin vaziyetlerini iyileştirecek uluslararası tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları, kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir.’

“Eğer harp bir bomba patlaması gibi birdenbire çıkarsa milletler, harbe mani olmak için, silahlı mukavemetlerini ve mali kudretlerini saldırgana karşı birleştirmekte tereddüt etmemelidirler. En hızlı ve en müessir tedbir, muhtemel bir saldırgana, taarruzun yanına kâr kalmayacağını açıkça anlatacak uluslararası teşkilatın kurulmasıdır. Maamafih, bugün için en acele ihtiyaç, komşu memleketlerin, birbirlerinin hususî ihtiyaçlarını ve meselelerini görüşmeleridir. Bundan başka bölgesel antlaşmalar, barışın korunması için kıymetlerini şimdiden ispat etmişlerdir.”

DIŞ POLİTİKADA GELECEK VİZYONU

Liderlik özelliklerine bakıldığı zaman Atatürk’ün öngörü yeteneği gelişmiş, “vizyoner” bir devlet ve siyaset adamı olduğu görülmektedir. Derin tarih bilincinin de etkisiyle oluşan Atatürk’ün bu özelliği Türk dış politika uygulamalarına ve diplomasi düşüncelerine de yansımıştır.

Aşağıda okuyacağınız notlar 1937 yılında yaveri Cevat Abbas Gürer’e Atatürk tarafından yazdırılmıştır. Atatürk, gelişmelerin önceden tahmin edilerek tedbir alınmasının ve bazıları tarafından bir oldubitti ile karşı karşıya kalınmaya zorlanılmamasını âdeta bir nasihat olarak söylüyor:

“Yalnız samimî bir kanaat olarak bildiğimiz bir şey vardır ki, eğer bu memleketin bir gün herhangi bir yerde bir badireye girmesi, bir muharebeye tutulması veya iştirak etmesi mukadderse, hükümet olarak, bu hususta Türkiye Büyük Millet Meclisine ve millete, onu etrafıyla düşünerek, bilerek ve anlayarak karar vermek imkânını hazırlamak, başlıca vazife saydığımız bir iştir. Yani istemiyoruz ki, uluslararası herhangi bir hadisede bir hükümetin veya birkaç hükümetin girişecekleri üstlenmelerin tabii seyirleri şu veya bu tarzda birbirini gerekli sayarak, milleti mazide birçok hadiselerde olduğu gibi bir olupbitti karşısında bıraksın!

Milletlerin faaliyetlerinde, bütün hadiseleri evvelden tahmin edip bir karara bağlamak mümkün olmamıştır. Bununla beraber, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu memleketin mukadderatında düşünerek bir karar vermesi ve ancak onun verdiği kararların uygulanabilir olduğunun içeride ve dışarıda herkese anlatılmasının, bu memleketin selameti için esaslı bir çare olduğunu zannediyoruz. Türkiye, şu veya bu tarzda herhangi bir yere sürüklendirilmiş gibi başıboş bir idare manzarası göstermeyi asla kabul edemez.

Büyük devletler arasındaki mücadele, gerginlik, düşmanlık o hâldedir ki, bunların arasında bulunarak bir badireye karışmak ihtimali vardır. Bu ihtimale karşı ise azami derecede dikkatli, tedbirli ve soğukkanlı bulunarak, postu kurtarmaya çalışmak vaziyetindeyiz.”

1932 yılında, Amerika Genelkurmay Başkanı General Mac Arthur’la yaptığı görüşme sırasında yakın bir gelecekte Avrupa’yı bir harbin beklediğini ve bu harbin sonunda en çok Bolşeviklerin (Rusya) kârlı çıkacağını, sadece Avrupa’nın değil, Asya’nın da büyük bir kısmını ele geçireceklerini söylemiştir. Ve haklı çıkmıştır:

“Avrupa devlet adamları, başlıca anlaşmazlık konusu olan mühim siyasi meseleleri, her türlü millî egoizmlerden uzak ve yalnız umumun yararına olarak, son bir gayret ve tam bir iyi niyetle ele almazlarsa, korkarım ki felaketin önü alınamayacaktır. Zira Avrupa meselesi İngiltere, Fransa ve Almanya arasındaki anlaşmazlıklar meselesi olmaktan, artık çıkmıştır. Bugün Avrupa’nın doğusunda, bütün medeniyeti ve hatta bütün insanlığı tehdit eden yeni bir kuvvet belirmiştir. Bütün maddi ve manevi imkânlarını, topyekûn bir şekilde, dünya ihtilali gayesi uğruna seferber eden bu korkunç kuvvet, üstelik Avrupalılar ve Amerikalılarca henüz malum olmayan yepyeni siyasi metotlar uygulamakta ve rakiplerinin en küçük hatalarından bile, mükemmel istifade etmesini bilmektedir. Avrupa’da vuku bulacak bir harbin başlıca galibi ne İngiltere, ne Fransa, ne de Almanya’dır; sadece Bolşevizm’dir. Rusya’nın yakın komşusu ve bu memleketle en çok harp etmiş bir millet olarak, biz Türkler, orada cereyan eden hadiseleri yakından takip ediyor ve tehlikeyi bütün çıplaklığıyla görüyoruz. Uyanan Doğu milletlerinin zihniyetlerini mükemmelen istismar eden, onların millî ihtiraslarını okşayan ve kinleri tahrik etmesini bilen Bolşevikler, yalnız Avrupa’yı değil, Asya’yı da tehdit eden başlıca kuvvet hâlini almışlardır.”

Avrupa devlet adamları, anlaşmazlık konusu mühim siyasi meseleleri, her türlü milli egoizmlerden uzak ve yalnız umumun yararına olarak, son bir gayret ve tam bir iyi niyetle ele almazlarsa, korkarım ki felaketin önü alınamayacaktır. Zira Avrupa meselesi İngiltere, Fransa ve Almanya arasındaki anlaşmazlıklar meselesi olmaktan, artık çıkmıştır. Bugün Avrupa’nın doğusunda, bütün insanlığı tehdit eden yeni bir kuvvet belirmiştir.

Pek yakında dünyada ikinci büyük bir harp olacak. Avrupa’da birkaç maceraperest Almanya ile İtalya’nın başında zorla bulunuyor. Bunlar, dünyayı kana boyamaktan çekinmeyecek. Eski dostumuz Rus Sovyet Hükûmeti, âcizlerle maceraperestlerin yanlış hareketlerinden istifade etmesini bilecek.

AVRUPA’DAKİ FIRTINA DÜNYAYA YAYILACAK

Bazıları günümüzde Atatürk’ün General Mac Arthur’la böyle bir konuşmasının olmadığını söylemektedirler. Atatürk’ün yakın bir gelecekte Avrupa’da bir harbin çıkacağı öngörüsü, Birinci Dünya Savaşı sonrası oluşan dengesizlik ve yaşadığı dönemdeki silahlanma faaliyetlerine bağlı olarak yaptığı bir öngörüdür. Almanya’da Hitler’in, İtalya’da Mussolini’nin davranışları onun bu kaygılarının haklı nedenleridir. Nitekim başka ortam ve zamanlarda yaptığı konuşmalarda da Avrupa’da yaklaşan bu tehlikeye işaret etmiştir:

“Harbin ciddiyetini dikkate almayan bazı samimiyetsiz önderler, taarruzun vasıtaları olmuşlardır. Kontrolleri altındaki milletlere, milliyetçiliği ve ananeyi yanlış bir şekilde göstererek ve kötüye kullanarak aldatmışlardır. Bu buhranlı saatlerde karışıklığa mani olmak için, kütlelerin kendileri karar vermeleri ve mesuliyet mevkiini yüksek karakterli ve yüksek moralli, vicdanlı insanların eline bırakmaları zamanı gelmiştir. Bu, gecikmeden yapılmalıdır. (1935)”

“İtalya, Mussolini’nin idaresi altında şüphesiz büyük bir kalkınmaya ve gelişmeye erişmiştir. Eğer Mussolini, gelecekteki bir harpte İtalya’nın görünürdeki heybet ve azametini, harp haricinde kalmak suretiyle, gerektiği şekilde istismar edebilirse, barış masasında başlıca rollerden birini oynayabilir. Fakat korkarım ki İtalya’nın bugünkü şefi, Sezar rolünü oynamak hevesinden kendisini kurtaramayacak ve İtalya’nın askerî bir kuvvet yaratmaktan, henüz çok uzak olduğunu derhal gösterecektir. (1932)”

“Bence, dün olduğu gibi yarın da Avrupa’nın mukadderatı, Almanya’nın alacağı vaziyete bağlı bulunacaktır. Fevkalâde bir dinamizme sahip olan bu yetmiş milyonluk çalışkan ve disiplinli millet, üstelik millî ihtiraslarını kamçılayabilecek siyasi bir cereyana kendisini kaptırdı mı, er geç Versay Antlaşması’nın tasfiyesine girişecektir. (1932)”

“Çok zaman geçmeden Avrupa’da bir fırtına kopacak, bu müthiş kasırga, dünyanın her tarafına yayılacak ve insanlık umumi bir harp felaketinin bütün kötülükleri ile bir kere daha karşılaşacak! Bu kanlı, tehlikeli durumda tarafsız kalmak, harbe katılmamak ve devlet gemisini bu fırtına ortasında hiçbir maniaya çarptırmadan yöneterek harp dışında ve barış içinde yaşamaya çabalamak, bizim için hayati önem taşımaktadır. (1938)”

Atatürk, 1938 yılında hastalığı esnasında, Dolmabahçe Sarayı’ndaki odasında kendisini ziyarete gelen Ali Fuat Cebesoy’la konuşurken de şunları söylemiştir:

“Pek yakında dünya vaziyeti, mütareke senelerinden daha çok ciddi olacak ve karışacaktır. İkinci büyük bir harp karşısında kalacağız. Dünyaya hâkim olan milletleri idare edenlerin arasında yazık ki birinci derece devlet adamı çıkmıyor. Avrupa’da birkaç maceraperest Almanya ile İtalya’nın başında zorla bulunuyorlar. Karşı karşıya geldikleri zayıf devlet adamlarının aczinden cüret alıyorlar. Bunlar, bugün dünyayı kana boyamaktan çekinmeyeceklerdir. Eski dostumuz Rus Sovyet Hükûmeti, âcizlerle maceraperestlerin yanlış hareketlerinden istifade etmesini bilecektir. Bunun neticesinde dünyanın vaziyeti ve dengesi bütünüyle değişecektir. İşte, bu devre esnasında doğru hareket etmesini bilmeyip en küçük bir hata yapmamız hâlinde, başımıza mütareke senelerinden daha çok felaketler gelmesi mümkündür!

Bu ikinci umumî harp, beni yataktan kımıldanmayacak bir hâlde yakalayacak olursa memleketin hali ne olacaktır? Ben devlet işlerine mutlaka müdahale edecek bir vaziyete gelmeliyim! Bizde hiçbir şeyin yataktan idare edilmeyeceğini bilirsiniz. Mutlaka işin başına geçmem lazımdır!”

SEÇİLMİŞ KAYNAKÇA

ATATÜRK G. M. K., Nutuk, Cilt: I-III., Türk Devrim Tarihi Enstitüsü Yayınları, İstanbul, 1961-1967.

ATATÜRK, G. M. K., Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C: I-II-III-V., Ankara, 1945-1972.

ATATÜRK, G. M. K., Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, Cilt: IV. (1917- 1938), Ankara, 1964.

CEBESOY, A. F., Siyasi Hâtıralar, II. Kısım, İstanbul, 1960.

GÜLER, A., “Atatürk’ün Dehası ve Dönüştürücü Liderliği 1-4”, Türkgün Gazetesi, 14-17 Kasım 2019

GÜLER, A., Atatürk ve Milliyetçilik, Halk Kitabevi, İstanbul, 2020.

GÜRER, C. A., “Atatürk ve Dünya”, Yeni Sabah, 10. 11. 1941

KARAOSMANOĞLU, Y. K., Atatürk, 2. Baskı, İstanbul, 1955.

KILIÇ, Ali, Atatürk’ün Hususiyetleri, Sel Yayınları, İstanbul, 1955.

SOYAK, H. R., Doğumundan Cumhuriyet’in İlanına Kadar Fotoğraflarla Atatürk ve Atatürk’ün Hususiyetleri, Hayat Yayınları, İstanbul, 1965.

SOYDAN, M., “Gazi ve İnkılâp”, Milliyet Gazetesi, 7. 12. 1929

TANSU, S. N., Atatürk Anekdotlar-Anılar, Derleyen: Kemal Arıburnu, İstanbul, 1960.

US, A., Gördüklerim Duyduklarım Duygularım (Cumhuriyet Devirlerine Ait Hatıralar ve Tetkikler), İstanbul, 1964.

YILMAZ, M., “Yeni Türk Devletinin Dış İlişkileri (1923-1938)”, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Editör: F. Acun, Siyasal Kitabevi, 12. Baskı, Ankara, 2013, s. 265-292.

-BİTTİ-

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali GÜLER Arşivi
SON YAZILAR