Terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı olan SDG/YPG tarafından Halep şehir merkezine yapılan saldırıların temel amacı bellidir: Yeni bir güvensizlik ortamı yaratmak ve Suriye’nin yeniden tesis etmeye çalıştığı istikrarı engellemek. Halep’te sıkılan her kurşun, aslında Suriye’nin geleceğine sıkılmaktadır.
Neden Halep?
Peki, neden Halep böylesine ısrarla hedefte tutuluyor? Çünkü Halep, sadece Suriye’nin değil, tüm bölgenin en stratejik şehirlerinden biridir. Nüfus yoğunluğu, köklü sanayi altyapısı ve Türkiye ile olan kritik sınır konumu, bu kadim şehri vazgeçilmez kılan temel faktörlerdir.
Dahası, Halep, yüzyıllardır mezhepsel, etnik ve dini kimliklerin ahenk içinde yaşadığı, çok katmanlı, hassas bir mozaiktir. Bu karmaşık yapı, maalesef emperyalist güçler ve onların bölgedeki taşeronları için en kolay karıştırılabilecek, en kolay fitne çıkarılabilecek hedeftir. Halep’i karıştırmak, tüm Suriye’yi karıştırmak demektir.
Kaos Senaryosunun Perde Arkası
Batılı ülkeler ve bölgedeki istikrarsızlıktan nemalanan çevreler, Halep’te PKK uzantısı YPG/SDG üzerinden açıkça bir kaos senaryosu işletme arayışındadır. Tıpkı daha önce Süveyde’de denedikleri gibi, bu terör örgütlerini "sözde insan hakları" savunucusu gibi göstermeye çalışarak kendi meşruiyet zeminlerini inşa etme peşindeler. Bu, terörü meşrulaştırma çabasıdır.
Unutulmamalıdır ki, Suriye’nin istikrara kavuşmasını, bölgede güvenin oluşmasını, sanayi ve ticaret bakımından güçlenmesini istemeyen her ülke, bu tür terör örgütleri üzerinden eylemlerini sürdürmeye devam edecektir. Onların gözünde Halep'in yeniden inşa edilmesi, kendi kirli planlarının bozulması anlamına gelmektedir.
Özellikle Halep şehir merkezinde yer alan Şeyh Maksud ve Eşrefiye ilçelerindeki PKK uzantıları, bu güvensizlik eylemlerinin merkez üssü olmaya devam edecektir. Bu bölgeler, 9 Ekim 2019’daki Barış Pınarı Harekâtı sırasında o bölgelerden kaçan terör militanlarının adeta sığınağı haline getirilmiş kilit noktalardır.
Geri Dönüşlerin Sabotajı
Halep’te son dönemde, özellikle 8 Mart 2024’te gerçekleşen zaferin ardından, Türkiye’den ve dünyanın dört bir yanından göç etmek zorunda kalmış Halep ehlinin evlerine geri dönme arzusu hız kazanmıştır. Türkiye’de sığınmacı olarak bulunan nüfusun büyük bir çoğunluğunun Halep’ten geldiği düşünüldüğünde, terör örgütlerinin son hamleleri, bu onurlu ve güvenli geri dönüş sürecini açıkça sabote etme girişimidir.
Ancak bu onurlu geri dönüşlerin hızlanması, sadece bir şartla mümkündür: Halep şehir merkezindeki Şeyh Maksud ve Eşrefiye ilçelerinin terörden tamamen temizlenmesi. Bu bölgeler temizlenmedikçe, Halep’e geri dönen her aile kendini potansiyel bir tehlike altında hissedecektir.
Mutabakat mı, Oyalama mı?
Bu noktada, SDG komutanı Mazlum Abdi ile Şam hükümeti arasında 10 Mart’ta imzalanan mutabakatın akıbeti büyük önem taşımaktadır. Oysa bu mutabakatın yürürlüğe girmesi, Suriye’de güvenlik, istikrar, huzurun yeniden tesisi ve geri dönüşlerin hızlanması anlamına gelmektedir.
Ne yazık ki, bugüne kadar SDG tarafından bu mutabakatın gereklerinin yerine getirilmediğini görüyoruz. Suriye’de emperyalist güçlere hizmet eden yapıların, böylesi barış ve istikrar getirecek mutabakatlara uymasını beklemek gerçekçi değildir. Onların görevi bellidir: kaosu sürdürmek ve Suriye’nin yeniden ayağa kalkmasını engellemektir. Halep’in kalbi, bu emperyalist pençeden kurtarılmadan Suriye’ye huzur gelmeyecektir.
Ahmet Ağca
Beydili Türkmen Derneği Ve, Suriye Türkleri Dayanışma Platformu Başkanı