MHP'li Yalçın'dan Akit Gazetesi Yazarına Tokat gibi cevap!
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın Yeni Akit Gazetesi Yazarı Serdar Arseven'e tokat gibi cevap.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın Yeni Akit Gazetesi Yazarı Serdar Arseven'e tokat gibi cevap.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Gaziantep Milletvekili Sayın Prof. Dr. E. Semih YALÇIN Yeni Akit Gazetesi Yazarı Serdar Arseven’in bugün köşesinden yayınladığı köşe yazısında MHP'ye yönelik ithamlarına karşılık cevap verdi. Yalçın'ın Cevabı şöyle: Sayın Sedat Arseven, AKP iktidarı 13 yıla yakın sürede sadece değerleri yozlaştırmakla kalmamış, Türkçedeki bazı kavramları da ya değersizleştirmiş veya anlamlarını muğlak ve kaypak hâle getirmiştir. Mesela ittifak kelimesi, uzlaşma ve karşılıklı anlayışa dayanan bir anlaşma demektir. Belirli bir konu ve dava hakkında bilerek ve isteyerek ortak hareket etmek ve bunu da gerekirse bir protokole bağlamak demektir. Ancak bu kelime, son yıllarda AKP kurmayları ve yandaş basın başta olmak iktidar cephesi tarafından siyasi rakipleri yıpratmakta kullanılmaktadır. İtibarsızlaştırılmak istenen MHP de zaman zaman siyasi duruşu kendisine fersah fersah uzak partilerle ve gruplarla çeşitli konularda ittifak etmiş gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. Bu yöntem, iktidar çevreleri tarafından bir tür algı operasyonu olarak kullanılmaktadır. İç Güvenlik Paketi konusunda MHP’nin tutumunu eleştirdiğiniz bugünkü yazınızda AKP’yi kayıran ifadeleriniz, sizin de bu algı operasyonuna hizmet ettiğinizi ortaya koymaktadır. İç Güvenlik Paketi’ne MHP’nin neden karşı çıktığına dair Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin beyanları gayet açıktır. Üstelik siz bir gazetenin üst düzey yöneticisi olarak MHP’nin bu paket hakkındaki muhalefet şerhini kolayca Meclisten temin edebilir ve pekâlâ bilgi sahibi olabilirsiniz. Hem ön yargılı değiliz diyor hem de büyük bir cinlikle MHP’yi söz konusu paketle ilgili olarak bilhassa HDP ile aynı safta göstermek istiyorsunuz. Bununla da yetinmeyip bir de “paralel” mevzuuna girerek MHP’ye leke çalmaya çabalıyorsunuz. Soruyoruz size: Avrupa ülkelerinden birinde yaşayan Müslümanlar hayat sürdükleri ülke hükûmetlerinin antidemokratik icraatına hesaplı ve anlaşmalı olmasa da Hristiyanlarla birlikte karşı çıkarlarsa Hristiyan mı olacaklardır? Hristiyanlar da tasarlamadıkları hâlde Müslümanlarla ortak hareket ederlerse Müslümanlığı kabul etmiş mi olacaklardır? Öyleyse neden ısrarla MHP’yi bölücü terör örgütünün siyasi kanadıyla aynı çizgide göstermeye çalışıyorsunuz? Neden bu meseleye bir de paralel süsü vermeye gayret ediyorsunuz? İç Güvenlik Paketi’nin mahzurlarını objektif bir gazeteci nazarıyla inceleyip tahlil edeceğinize neden karşı çıkanlara saldırıyorsunuz? Sizin amacınızın üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğu ortada… Ne yazık ki bu iktidarda gazetecilik mesleği tefessüh etmiştir. Meslek ahlakı ve ilkelerini terk eden yandaş basın, nalıncı keseri gibi her şeyi AKP lehine yontmaktadır. Elinizi vicdanınıza koyunuz ve MHP’nin neden İç Güvenlik Paketi’ne karşı çıktığını yapıcı, vicdanlı ve insaflı bir surette tahlile çalışınız. MHP’nin muhalefet şerhini temin edinceye kadar biz sizi bilgilendirelim: AKP’nin tek adam rejimini takviye için attığı son adım, Meclise İç Güvenlik Paketi’nin getirilmesi olmuştur. Bu paket yasalaşırsa emniyet teşkilatı tasfiye edilip iktidar uşağı bir kolluk kuvveti oluşturulacaktır. Jandarmaya terörle mücadeleden ve kırsaldaki asayişten el çektirilmiş olacak, Jandarma Genel Komutanlığı siyasetin emrine verilecektir. Temel hak ve özgürlükleri sınırlamaya, demokrasi yerine dikta rejimi kurmaya dönük bu paket; halkın örgütlenme, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarını ortadan kaldıracak ölçüde tehlikeli bir düzenlemedir. Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nda öngörülen değişiklikle, mülki idare amirinin görevlendirdiği kolluk güçlerine durdurma ve arama konusunda verilen geniş yetkiler, antidemokratiktir. Tasarı yasalaşırsa iktidarın emrine giren kolluk görevlileri canlarının istediği kimsenin koluna girerek meçhul bir yere alıp götürebileceklerdir. İç Güvenlik Paketi bu hâliyle Meclisten geçtiği takdirde artık AKP kurmaylarının dışında hiç kimse güvende olmayacaktır. İktidar, siyasi rakiplerinin ve muarız bellediklerinin üzerine daha kolay gidecektir. Barışçı amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yapılamayacaktır. Sokaktaki herhangi bir grup boy hedefi olacak, insanların kalabalık ortamlarda bir araya gelmeleri, suçlu addedilmeleri için yeterli olacaktır. İl İdaresi Kanunu’nda vali ve kaymakamlara olağanüstü yetkiler verilmesi ise sistemi tamamen balyoz rejimine; sopalı, falakalı yönetime dönüştürecektir. Pakete göre polis koleji tamamen kapatılmakta, polis akademisi ise kapatılıp yeniden açılmaktadır. Emniyet teşkilatında hafıza kaybına yol açacak bu düzenlemelerin amacı iktidara hizmet değil, hizmetkârlık edecek kolluk kuvveti oluşturmaktır. İç Güvenlik Paketindeki en zararlı ve tehlikeli düzenlemeler, jandarma teşkilatının siyasetin emri altına sokulmasını sağlayacak maddelerdir. İç Güvenlik Paketi’nde Jandarmanın Türk Silahlı Kuvvetlerinden koparılarak siyasete alet edilmesini hedefleyen düzenlemeler, Genelkurmay Başkanlığının bütün itirazlarına rağmen kasıtlı olarak hazırlanmıştır. Hükûmetin amacı, jandarmayı genelkurmaydan kopararak daha etkin hâle getirmek değildir. Aksine genelkurmayı yani orduyu terörle mücadelede biraz daha tesirsiz duruma getirme planının bir parçasıdır. Türkiye'nin iç ve dış tehdit açısından en riskli olduğu dönemde, jandarmanın TSK’dan koparılmasının gerçek amacı bellidir. Kırsalda teröristlere göz açtırmayan jandarma sivil otoriteye bağlanarak pasifize edilecek, böylece PKK’nın önce özerkliğe sonra da bağımsızlığı giden yolda işi kolaylaşacaktır. Jandarmanın sivil otoritenin emrine girmesi kararı AB normlarına uymaktan çok, Oslo'da yapılan gizli anlaşmaların zamanla hayata geçirilmesi hesaplarının bir parçasıdır. AKP iktidarı, Cumhuriyet’i dönüştürme hedeflerine ve PKK’ya verdiği sözlere binaen, menfaatine aykırı gördüğü ve hukuk dairesinde görev yapan her kurumu için dağıtmak düşüncesindedir. Jandarma Genel Komutanlığının doğrudan İçişleri Bakanlığına bağlanmak istenmesi de bu düşüncenin ürünüdür. Jandarmanın elinin kolunun bağlanması anlamına da gelen bu girişimin arkasında, PKK’nın onu istememesinin yattığı bilinmektedir. Bu, bölücü örgüt açısından anlaşılabilir bir durumdur ancak hükûmetin de jandarmayı etkisizleştirmek istemesi mantıklı ve iyi niyetli değildir. HDP’nin pakete karşı çıkması ise danışıklı dövüştür, ikiyüzlü bir tutumdur. Jandarma; askerî yapısından kaynaklanan güçle her zaman kendini yenileyebilen, dinamik, genç, en zor doğa ve iklim şartlarında görev yapma kabiliyetine sahip askerî statülü bir kolluk kuvvetidir. Böyle bir kurum emniyet ve güven kaynağıdır. İç Güvenlik Paketi ile jandarma yokluğa atılmakta, ülkeye kıyılmaktadır. Jandarma; görevini yerine getirirken adalet, tarafsızlık, dürüstlük, liyakat, saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkelerine bağlı kalarak hiçbir dış gücün etkisinde kalmadan halkın güvenini tesis etmektedir. Tasarı yasalaşırsa bu güven ve uygulama tarihe gömülecektir. Saygılarımızla…
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.