Üç hilalin altında doğduk, gerekirse altında ölürüz

İHANET VE İŞGAL KALKIŞMASINA KARŞI “DEVLET DURUŞU” GÖSTERMEK-2 (3 YIL ÖNCE 15 TEMMUZ’DA YAŞANANLAR)

Takvimler 15 Temmuz’dan 16 Temmuz’a dönmüş, saatler 01.30’u gösteriyordu. Devlet Bahçeli, 30 satırlık bir basın açıklaması ile Milliyetçi Hareket Partisi olarak darbeye karşı olduklarını, Türk milletinin bu badireyi atlatacağını ve milli birlik ve beraberliğimizi bozmaya kimsenin gücünün yetmeyeceğini tüm Türkiye ve dünyaya ilan etti.

Genelkurmay Başkanı Sayın Hulusi Akar’ı makam koltuğuna bağlayıp, boğazını kemerle sıkarak darbe bildirisini imzalatmaya çalışan FETÖ’cü alçaklar, televizyondaki Devlet Bahçeli açıklamasından rahatsız olmuşlar, partinin özel kalemini arayarak, “bu emir komuta içinde yapılan bir harekettir (sanki öyle olsa alkışlanacak bir şeydi?) açıklamayı kaldırtın” demişlerdi. Bu kendisine iletildiği zaman makam koltuğundan ayağa fırlayan Sayın Bahçeli, “hayır bu emir komuta içinde bir hareket değil. Öyle olsa Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları milletin karşısına çıkarlardı. Kaldı ki, öyle bile olsa demokrasiye kastedilmiştir. Kesinlikle açıklamayı kaldırtmayın!” talimatını verdi ve bir basın açıklaması için hazırlıklara başladı. Liderin güvenliğinden endişelenen bazı arkadaşları, “efendim sizi daha güvenli bir yere götürelim. Çalışmalara orada devam edelim” teklifinde bulundular. Onlara, “MHP Genel Merkezi’nden daha güvenli bir yer mi var?” sorusunu soran Sayın Devlet Bahçeli, “arkadaşlar üç hilalin altında doğduk, gerekirse üç hilalin altında ölürüz! Hiçbir yere gitmiyoruz!” dedi.

MİLLET İRADESİNİN SESİ OLMAKTAN KORKTULAR

Takvimler 15 Temmuz’dan 16 Temmuz’a dönmüş, saatler 01.30’u gösteriyordu. Devlet Bahçeli 30 satırlık bir basın açıklaması ile Milliyetçi Hareket Partisi olarak darbeye karşı olduklarını, Türk milletinin bu badireyi atlatacağını ve milli birlik ve beraberliğimizi bozmaya kimsenin gücünün yetmeyeceğini tüm Türkiye ve Dünya’ya ilan etti. Bildirinin yayımlanması, “Devlet iradesi”nin kamuoyuna duyurulması elbette kolay olmadı. Halâ, darbenin rengini merak ederek, ne olur ne olmaz diye düşünen eyyamcılar, yıllardır ABD fonlarından beslenip, FETÖ ihanet şebekesi ile aynı yatağa girenler zorlanıyorlardı… Demokrasinin, millet iradesinin sesi olmaktan korkuyorlardı. Nihayet, o tarihte MHP’nin Basından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan Prof. Dr. Edip Semih Yalçın ikili ilişkilerini de kullanarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin basın bildirisini yayımlatmayı başardı.

Basın Bildirisi bir tarihi belge olarak halen önemini muhafaza etmektedir. O geceki “Devlet Duruşu”nu anlamak için buraya bazı aynen alıyoruz. Devlet Bey şunları söylüyor: “Türkiye Cumhuriyeti olağanüstü ve gayri meşru bir durumla karşı karşıyadır. Türk Silahlı Kuvvetleri içinden bir grubun askeri müdahalede bulunmak, yönetimi devralmak istediği iddia edilmektedir. Demokrasiyi askıya alma, millet iradesini yok sayma teşebbüsünün ülkemize yapılacak büyük bir hata olacağı açık ve meydandadır.

Türkiye yakın tarihinde defalarca askeri darbe girişim ve tecrübesini yaşamıştır. Türk milleti her seferinde darbelerin yıkım ve acı sonuçlarına muhatap kalmıştır. Şu anda ülkemiz kriz ve belirsizlik sarmalının dibindedir. Herkes bilmelidir ki, demokrasiden taviz istikbal ve istiklalden kopuş demektir. Milliyetçi Hareket Partisi her türlü demokrasi dışı arayışa tavırlı ve karşıdır.

Türkiye’nin pek çok sor un ve sıkıntısı olduğu tartışmasızdır. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün çok ciddi tehdit ve taciz altında bulunduğu da ortadadır. Ancak her sorununun çözüm yolu demokrasidir. Türkiye’nin iç savaş ve kaos ortamına savrulması halinde Türk milletinin ödeyeceği bedel vahim ölçüde yüksek ve pahalı olacaktır.

Bu itibarla geleceğimizi karartacak, milli birlik ve bütünlüğümüzü sabote edecek her türlü müdahaleye milletçe mesafeli durmamız şarttır ve tarihi bir sorumluluktur. Nitekim hiçbir kalkışma kabul edilemeyecektir. Askeri darbe teşebbüsünde bulunanların derhal hukuka teslim olmaları en samimi beklentim ve tavsiyemdir. Milletimizin sağduyulu olması, teenni ve soğukkanlı hareket etmesi önem ve aciliyet arz etmektedir. Halkın sokağa daveti, Türk askeriyle muhtemel bir çatışma içine girmesi vahim bir tehlike olarak önümüzde durmaktadır. Bilhassa Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in provokasyon ve ajitasyonlara karşı teyakkuzuyla birlikte, sokaklara çıkarak iç savaş şartlarına hizmet etmesi düşünülemeyecektir. Hiçbir dava arkadaşım karanlık sürecin taraf ve faili olmayacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi ülkemizin sancılı tablosunu dikkatle ve demokrasiye tam bir riayet ve sadakatle takip edecektir. Hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, Türk milleti bu badireyi atlatacaktır. Milli birlik ve beraberliğimizi bozmaya hiç kimsenin gücü de yetmeyecektir.” MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, aşağıda üzerinde duracağımız üzere, darbecilerin derdest edildiği, milli iradenin ihanete galebe çaldığı 16 Temmuz 2016 Cumartesi günü TBMM’nde yapılan ve tüm siyasi partilerin katılımıyla gerçekleştirilen Genel Kurul toplantısında, bir gece önce yaşananları, o meş’um gecenin Türk milletine çıkardığı acı faturayı dün-bugün-yarın çizgisinde çarpıcı bir biçimde değerlendirmiştir. 15 Temmuz 2016 FETÖ ihanet girişimi sürecinin tarihi konuşmalarından birisi bu konuşmadır. Fakat Sayın Devlet Bahçeli üç gün sonra Partisinin Meclis Grubu’nda yaptığı yine konuyla ilgili bir başka konuşmasında 15 Temmuz’u 16’sına bağlayan gece kendi yaşadıklarını da kısaca özetlemiştir. O geceki “Devlet Duruşu” Sayın Bahçeli’nin kendi anlatımıyla şu şekildedir: “ (…) Bu nedenle, 15 Temmuz gecesi uçaklar Ankara semalarında alçaktan uçuşa başladığı andan itibaren tehlikeyi hissettik ve anında genel merkezimize intikal ettik.

Kim gelirse gelsin, Üç Hilal sancağının altında olacağımızı yüreklice gösterdik. Peşinden gelişmeleri dikkatle, cesaretle, özenle izlemeye koyulduk. Baktık ki, olağan dışı askeri bir hareketlenme vardır. Türkiye’nin büyük bir tehlikenin eşiğinde olduğunu anladık. İlk andan itibaren olası bir kalkışmanın kabul edilemeyeceğini, hükümetin ve milletin yanında olduğumuzu bizzat Sayın Başbakan’ı telefonla arayarak ilettim. Arkasından 16 Temmuz saat 1.30 sularında yazılı bir basın açıklamasıyla her türlü demokrasi dışı arayışa karşı olduğumuzu, darbe teşebbüsünde bulunanların derhal hukuka teslim olmalarını çekinmeden, korkusuzca ifade ettim.

Ama demedik, ancak demedik, bize yarar mı, hissemize bir şey düşer mi hesabı yapmadık. Darbe cüretinin karşısına çakı gibi, çelik gibi çıktık, darbecilere hayır dedik. Milliyetçi Hareket Partisi anında darbe girişimine en sert ve tavizsiz tepkiyi vermiştir. Bizim yalnızca Allah’a can borcumuz vardır. Biz kutlu dava yoluna her şeyi göze alarak, her mihnete kafa tutarak, her zillete meydan okuyarak ve de sonunu düşünmeden çıktık. Türk milletinin egemenlik haklarını çiğneyen zorbalara; zulümle iktidarı gasp etmeye yeltenen haydutlara göz yummamız, ne olur ne olmaz basitliğiyle sesimizi kısmamız bir defa varlık gayelerimizi inkardır. Çok şükür biz inkârcılardan olmadık, olmaya da hiç niyetimiz yoktur.

Herkes pısmış vaziyette askeri kalkışmanın boyut ve akışını hesap ederken, biz hasbi ve haysiyetli davrandık; millet dedik, demokrasi dedik, milli iradenin namusunu yılmadan savunduk. Milliyetçi Hareket Partisi 47 yılını şehit ve gazilerinin müthiş ve iman dolu mücadelesiyle geçirmiştir. Hangi çılgın bize söz geçirebilecektir? Hangi kudurmuş, hangi millet ve demokrasi düşmanı bize diz çöktürebilecek, irademize zincir vurabilecektir? Biz suskun kalsak, 12 Eylül’ün idam sehpalarına alçakça çıkarılarak hayatlarının baharında toprağa sokulan gencecik ve masum şehitlerimizin manevi hatıraları susacak mıdır? Biz durgun kalsak, 12 Eylül zindanlarını taş medreseye çeviren fazilet ve kahramanlık nişanesi kardeşlerimiz bekleyecek midir? Biz dursak, söyleyiniz bana, damarlarımızda delice akan asil kan hiç duracak mıdır? Elbette hayır, elbette asla.

Milliyetçi Hareket Partisi bedeli ne olursa olsun, milletin onay vermediği, destek çıkmadığı hiçbir ilişki ağının içinde olmayacağı gibi, buna tepkisiz de durmayacaktır. Ülkenin huzur ve istikbali için tek çare demokrasidir. Seçimle gelmemiş hiçbir güç ve çevrenin meşruiyeti olmayacaktır. Sorunlarımızdan kurtuluşun yegâne çıkışı milletimizin tertemiz vicdan ve iradesidir. Demokrasi tankın altına girse de, eninde sonunda oradan çıkacaktır. Bu çağda, bu devirde, insanlık tarihinin 2016’yı gösterdiği bu zamanda, bırakınız planlanan darbenin gerçekleşmesini, bunu akıldan geçirmek, acaba olur mu demek bile ihanettir, rezalettir, düşmanlara hizmettir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin kalbi milletiyle bir atmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin teslimi ve boyun eğmesi ancak roman ve hikâyelerde okunabilecek ham bir hayaldir.”

HAİN KALKIŞMANIN BİLANÇOSU AĞIRDI

Yakın tarihimizdeki darbelere bakıldığında, her şeye rağmen askerin vatandaşımıza, milletimize silah doğrultmadığı, ateş etmediği görülüyordu. Alçak FETÖ kalkışması bu bakımdan da bir ilki oluşturmuş, ABD casusluk şebekesinin bizim paralarımızla, bizden kopararak makineleştirdiği teröristler kontrol altına almaya çalıştıkları her yerde bazen hedef gözeterek bazen de hedef gözetmeden vatandaşı taramışlardı. Darbeciler vatandaşın kendilerine engel olmak istediği her noktada silahların arkasına saklandılar. İlk saldırdıkları yerler ise Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprüleri, Atatürk Havalimanı ve İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü, Milli İstihbarat Teşkilatı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Gölbaşı Polis Özel Harekât Merkezi, Genelkurmay Başkanlığı, TBMM, Jandarma Genel Komutanlığı ve Cumhurbaşkanlığı gibi stratejik noktalardı. Cumhuriyet tarihimizde ilk kez Gazi Meclis bombalanıyordu. Yunanistan’ın, İngiltere’nin yapmadığını FETÖ yapmıştı. Gazi Meclise tam 7 bomba atılmıştı.

Akıncı Üssü (Mürted) darbecilerin karargâhı haline getirilmiş, kalkışmaya katılmayan ve demokrasiye ihaneti onaylamayan Genelkurmay Başkanı, Genelkurmay 2. Başkanı ve Kuvvet Komutanları çoğu “emir subayı” olan hainler tarafından derdest edilerek buraya getirilmişlerdi. Askeri Şura Üyesi Hava Orgeneral Akın Öztürk; Adil Öksüz ve Kemal Batmaz gibi terör örgütünün sivil imamları ile birlikte ihanet kalkışmasını yönetiyordu…

Yarın: Devlet içinde oluşturulan ‘Paralel Yapı’nın boyutları

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali GÜLER Arşivi
SON YAZILAR