ÜLKEYLE BİRLİKTE ÜLKÜCÜLER DE KUMPASTA!

 

Kapınızı açtığınız herkes, girer girmez o kapıyı içeriden yüzünüze kapatmaya kalkıyor…

Dağdan gelip bağdakini kovma alışkanlığı edinmişler…

Ama Başbuğ yadigârı bağı viran ederek çekip giden mirasyedi alışkanlıkları hiç değişmiyor!

Bağın ürününü toplar, bir fidan yetiştirmeden, bir meyve vermeden geçinip giderken dönem biter, başlarlar homurdanmaya…

Oradan buradan feryat yükselir, hadi birlik olsun, parti büyüsün, herkesi kucaklayalım denir… Bir zamanlar falanın kızı, filanın oğlu, falancanın doktoru, eski reis, eski başkan, eski Ülkücü, eski Yusufiyyeli, eski kurucu, eski Ocakçı, eski MHP’li, abisi eski milliyetçi, kayınpederi eski vekil, partisi kapatılmış, sandığa gömülmüş, kimsesiz kalmış kim varsa toplanın denir…

Kimi teşkilat beğenmez, kimi oda, kimi sıra, kimi de unvan…

İl, ilçe teşkilatlarında bir bardak çay içmemiş, bir Ahmet Şafak konserinde Ülkücüyle slogan atmamış adamlar, yerini sağlama alınca elini cebine sokmayan âdemler, tepeden inip bölgesindeki Ülkücüye tepeden bakan allameler sarar çevreyi…

Demokratik Ülkücü yürekli kongrelerde hiç ummadığın taş, baş yarmaya kalkar, azıcık gençleştirelim dedikleriniz de taşlı yüzük, siyah takımlarla teşkilata ali kıran baş kesenleşir!

Aday olmak için İl’de ve Genel Merkez’de doksan takla atan görgüsüzler, ilk fırsatta nankörlüğün daniskasını gösteriverirler.

Burcundan bayrağı düşmüş partilerden ithal, yaban kumaşından Ülkücü elbisesi çıkmayacağı bellidir ama şans verilince de başlarlar ilk sıkıntıda köstebek gibi başlarını çıkarmaya…

Yine öyle oldu…

Perinçek’in kollarına kendini bırakan Öksüz ve Gökalp’in bile değişim isterken, kazancılar, kılıçları çekip medyada düelloya kalkıştılar, medyada genel başkan değiştirmek için yarıştalar!

Siyasi nezaket ve devlet adamlığının sembolü Bahçeli’ye salyalar akıtarak saldıranları da gördük.

Kimse lideri sevmek zorunda değil, ama saygıyı, Ülkücü terbiyeyi terk etmek acı…

2011’den önce kimsenin tanımadığı adamın trolleri, Ablanın sosyal medyadaki avaneleri küfrün edebiyatını yazıyor.

Birileri, Bahçeli oldukça, MHP'ye oy vermeyecekmiş! Zaten vermemişti, yine vermesin; gitsin "PKK ile masaya oturabiliriz" diyen CHP'ye versin, PKK ile anlaşan AKP'ye versin, polise, askere kurşun sıkan HDP'ye versin! MHP’ye niye oy versin ki?Formun Üstü

3 aydır medyada lider seçiyor, başbakan oluyorlar, otel lobilerinde pazarlık ediyorlar.

Beşi altıyı bulmuş genel başkan adayı var, bunlardan üçü silahları kuşanıp şehir şehir üst kurul delegesi avında. İki adam ve bir kadın… Üçü de partinin seçilmişi değil… Biri partiden ihraç, biri dinlenmeye alınmış, biri de kendi memleketinde birinci sıradan seçilememiş…

7 Haziran’dan 1 Kasım’a savrulan süreçte sarayın önüne kale gibi dikilen Bahçeli ve MHP’si amansız bir operasyonla yüzde 12’ye düşmüş, vay sen misin düşen?

Türkiye ve Ülkücüler yine kader birliğinde; birinin anayasa kılıflı başkanlık, birinin özerklik ve Kürdistan, birinin mezhep savaşı düşleri gördüğü ortamda Ülkücüler “değişim” kılıflı koltuk savaşında vuruşturuluyor.

“Üç silahşörler”, aylardır sahte bir lidere saygı gösterisiyle teşkilatları hırpalıyor, medya üzerinden Ülkücüleri tokuşturuyor; “dava” sadece lidere emanet, Başbuğ’un ilkeleri rafta…

73 günde dereden tepeden toplanan imzalarla saldırı başlıyor, delegenin 650’si önemli değil… Abiler arka saflara çekiliyor, ön planda ablaları… Plan tıkır tıkır yürüyor. S.Oğan, “Birimiz genel başkan, birimiz cumhurbaşkanı, birimiz başbakan, birimiz meclis başkanı olacak” diye anlaşmayı deşifre ediyor sonunda…

Ablanın Özer abisi, Tansu ablası ile sinegoga gittiği günler geride kalmış, eh nine de oldu.

Arada bir rahmetli Başbuğ’un kemiklerini sızlatırcasına ya kızı, ya koruma polisi, ya eski bir yoldaşı Ülkücü yürekleri kanatmak uğruna vitrinlerine koymak, birlikte seçildiği Bahçeli ve MHP’nin 5 ayda bütün politikalarını reddedip “değişim” diye tutturan teşkilat yöneticilerini sövdürmek mübah…

Dava mava vız gelir, “Başbakanlıkla nineliği bir tutan” kafa, arkasına aldığı medya-cemaat-müzmin muhalif desteği ile asıp kesiyor, lidere, teşkilata efeleniyor…

Ona biri “Topuklu Efe” lakabı takmış, biri beğenmemiş “Demir Leydi” falan derken… Taa Pensilvanya’dan Emre Uslu biraderi, projenin menşeini açıklayan twiti atıyor: “Demir Leydi’nin ayak sesleri…” Allah Allah hayırdır?

Televizyon kanalları, gazete sütunları, ekipler emrinde… Tetikçi kalemşörleri de var. Ama o tetikçilerden biri, bir ara af dileyip Devlet beyin elini öpen biri ona ne diyormuş bir zamanlar:

“Bu yeni yetme özelliklede 90’lı kuşak oportinis, makyevelist anlayışla donatılı ve liboş soslu içeceklerle büyüdükleri için Meral ablalarına kurban olmaları normal sayılabilir!”

Neyse… Yollarda MHP’den belediye başkanı olup Ülkücü olamamış şuursuzluğun pankartları döşeli: “Hoş geldin Genel Başkanım!”

Programlarda, internet sitelerinde, sosyal medyada Bahçelicilere karşı, Meralciler, S.Oğancılar, Koraycılar meydan muharebesinde… Edepsizce, hadsizce…

Derken “korkunç bir sessizlik” içinde tek başına duran liderin direncini kırmak için yanındakilerin hüzün veren –hadi ihanet demeyelim- istifalarını deniyorlar.

Uzun zaman “bıktık bu akademisyenlerden” diyenler, üç profesörün sözde lider yanlısı ama güya “demokrasi” isteğine çılgınca alkış tutuyor. 3 Profesör biraderlerin yaptığı bir “sağduyu girişimi” imiş, “hukuk ve demokrasi üstünlüğü isteği” imiş… Hocalar, lidere karşı sahte bir saygı ifadesi ile hançeri saplıyor: “Sayın Genel Başkan’ın da bir devlet adamı kimliğiyle, hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye ne kadar önem verdiğini biliyoruz. Ondan hareketin Devlet Abi’si kimliğiyle toparlayıcı bir liderliği beklediğimizi ifade ediyoruz.”

Sanki lider ağzını açıp laf etmiş gibi… MHP’yi mahkemeye düşürmüşler, o da nasıl bir fırıldak çevrildiğini bilerek kalesini savunuyor, savunurken de ağzını açıp ne üç silahşörlerden ne de hocalardan bahsetmiyor… Eeee daha ne?

O istifa eden hocalardan biri Bahçeli’nin en yakınındaki miydi? Hayır! Davet edip görev verdiği biriydi, o gitti gösteriye soyundu… Yönetim faşistti, Ülkücüler demokrasiyi hak ediyorlardı! Lakin birileri lider ol derse ona da vardı!

Kulaklarının alışık olduğu bir DYP, bir CHP hatta bir AKP yapma sevdası ile yanıp tutuşuyorlar. 300-500 imza ile istendiği zaman kurultay, istendiği zaman değişim! Yeniçeri ağaları gibi… Tek slogan “Ya başbakan olacağım ya başbakan!”

Şu iddiaya bakın: AKP, Türkiye’de erken seçime gidiyormuş, kuvvetli bir MHP’ye ihtiyaç varmış… İçindeki sorunları aşmalıymış!

Bu sinsi çekişmeyi, koltuk kavgasını başlatacaksın, liderin hukuki 18 Mart 2018 kurultay tarihini dinlemeyecek, kazan kaldıracaksın, birliği dirliği bozup AKP ve Saray’ın ekmeğine yağ süreceksin, sonra da “Bahçeli RTE’ye çalışıyor” çamuru atacaksın!

Bu ne yüzsüzlük, bu ne riyakârlık, bu ne Ülkücü Hareket düşmanlığıdır?

Seviye, MHP Genel Merkezi’ni “Balgat’taki dükkân” deme edepsizliğine kadar düşürüldü.

Diyorlar ki, “Bahçeli’nin 2007 sonrası politikaları doğruydu.” Eeee sonra ne oldu?

Bir de “Devlet Bey benim abimdi" diye diye abiye kazık atmalar moda oldu!

Kazın ayağı bir yerlere kadar varmış olmalı ki, cemaat güzeli Ilıcak bile, “Eskiden beri, Meral Akşener’i, MHP’yi merkeze taşıyacak bir lider olarak görmekteydim. Bugün, işte bu fırsat doğdu.” Diyebiliyor.

Olan biten asimetrik algı operasyonu…

Ergenekon, Balyoz, casus kumpasları bitti, şimdi Bozkurtlara kumpasta sıra…

AKP’li Kürtçü Metiner bile Bahçeli’yi savunma taktiği ile nefreti arttırmak derdinde. İşi “Baçeli milli bir isim” demeye kadar vardırdı. Fırıldağa dönmüş Özgürel ise Bahçeli’ye övgü düzüp ters algıyı sürdürerek “MHP’ye operasyon, AKP’ye operasyondur” deyiveriyor!

Ülkücülere baş olmaya kalkan adam, Ülkücüleri "Ben TKP'li arkadaşlarımla hareket edeceğim" diyerek kovduğu günleri unutuyor. Susmayıp gerçeği açıklasa, bütün foyasını dökecek Bahçeli’ye kurultayı topla diye bağırıyor!

Ülke kumpasta, ülkeyi kurtaracak Ülkücüler de kumpasta…

Ağalar, siz ne istiyorsunuz?

Devlet Bey Ülkücüdür… Ülkücüler Devlet Bey'dir. Hepimizi düşürmeden, “bir”imizi düşüremezsiniz!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
Deniz ÖZKÖK Arşivi
SON YAZILAR