Terörsüz Türkiye ve Terörsüz Bölge Elbette Mümkün

PKK terör örgütü için 27 Kasım 1978 ve 15 Ağustos 1984 ne kadar önemli bir tarih ise, 22 Ekim 2024 tarihi de o kadar önemlidir.

Bu tarihte Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Sayın Devlet Bahçeli Bey grup toplantısında yaptığı konuşma ile Terörsüz Türkiye’nin işaret fişeğini ateşlemiş oldu. Hükümetin de benimsemesi ile bu konu Devlet politikası, projesi haline geldi.

Başlangıçta dönemin başbakanı Turgut Özal’ın "üç beş çapulcunun ayaklanması" ve "üç buçuk eşkıya" olarak değerlendirdiği PKK eylemleri sonucunda ilerleyen yıllarda askerimiz ve polisimiz başta olmak üzere binlerce kamu görevlimiz şehit olmuş, bir o kadar vatandaşımız da katledilmiştir.

Marksist-Leninist bir ideoloji temelinde ve Türkiye'de “bağımsız bir Kürt devleti” kurmak amacıyla bölücülük esasına dayanarak kurulan PKK, kuruluş felsefesine uygun olarak zamanla uluslararası aktörler ya da devletlerin aparatı haline gelmiştir.

Hayallerinin dört parçalı Kürdistan’ı birleştirmek olan terör örgütünün Kürt kökenli kardeşlerimizden sakladığı bir şey var. Burada üç hayali haritadan bahsetmek istiyorum. Birinci harita Türkiye, İran, Irak ve Suriye’nin herkesçe malum bölgelerini içine alan sözde Kürdistan haritası. Diğerleri ise sözde Büyük Ermenistan ve Büyük İsrail haritaları.

Emperyalistlerin desteklediği bu üç sözde haritadan ikinci ve üçüncüyü üst üste koyduğumuzda ortada birinci harita kalmıyor. Buradan hareketle Kürdistan’ın amaç değil araç olduğu açıkça görülmektedir.

Bu açıdan değerlendirildiğinde sözde Kürdistan’ın amaç değil, diğer hedeflere ulaşmak için bir araç olduğu açıkça görülmektedir. Bölgede bulunan Kürt kılığına giren Ermeniler ve diğer karanlık unsurlar da ayrıca dikkate alınmalıdır.

Terörist başı, bebek katili Öcalan’ın 27 Şubat 2025 günü PKK'nın silah bırakmasını ve örgütün kendini feshetmesi yönündeki çağrısı üzerin PKK, 5-7 Mayıs 2025 tarihlerinde kongresini toplayarak kendini feshettiğini 12 Mayıs 2025'te açıkladı. 11 Temmuz 2025 günü de silah bırakma sürecini başlattı.

Terörün Türkiye'nin gündeminden tamamen çıkartılması, toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi, milli birlik ve kardeşliğin pekiştirilmesi, özgürlük, demokrasi ve hukuk devleti alanlarında çalışmalar yapmak maksadıyla TBMM’de “Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” kuruldu. Toplumun hemen her kesiminin temsilcileri dinlenerek görüşleri alınmıştır. Komisyon siyasi ve hukuki olarak Terörsüz Türkiye için atılması gereken adımların tespiti ve Hükümet’e tavsiyesi konusunda çalışmalarını sürdürmektedir.

Bu süreç planlandığı şekilde devam etmektedir. Kamuoyu yoklamaları vatandaşlarımızın önemli bir kısmının bu konuyu desteklediğini ortaya koymaktadır. Toplumda haklı olarak bazı tereddütler bulunmakta, bu kesimi manipüle eden ve Terörsüz Türkiye’yi istemeyen dış destekli küçük bir grubun da varlığı inkâr edilemez. Vatandaşlarımıza düşen resmi açıklamaların dışındaki açıklamalara, özellikle sosyal medyadaki kaynağı belirsiz haberlere itibar etmemeleridir.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu konuda samimi bir niyetinin olduğu görülmektedir. Kaldı ki bu niyet ilk defa bugün ortaya konmuş bir niyet de değildir. Geçmişe baktığımızda özellikle Terörle Mücadele ve Ceza İnfaz Kanunları ile Türk Ceza Kanunu’nda zaman zaman yapılan düzenlemelerle teröristlere pişman olup Devletimizin adaletine teslim olmaları halinde cezalarında önemli sürelerde indirimler yapılmıştır.

Terörsüz Türkiye, ülkemizin gerçekleri doğrultusunda ve kendi inisiyatifi ile ortaya konulan bir devlet projesidir, herhangi bir üçüncü göz yoktur. Bu süreç başarı ile sonuçlandığında aynı zamanda Terörsüz Bölge olma yolunda da önemli bir adım olacaktır. 1970’li yılların başından beri anarşi ve terörle kaybettiği zaman, insan ve ekonomik kayıplarını dikkate Terörsüz Türkiye’nin önemi daha da anlaşılacaktır. Sadece ekonomik kayba bakacak olursak; son 40 yılda terörle mücadeleye harcanan para yaklaşık 2 trilyon dolar, yıllık 50 milyar dolar ediyor ki bu da 2025 yılı bütçemizin yaklaşık yüzde 13’üne karşılık geliyor.

Terörsüz bir Türkiye tabii ki arzu edilen bir hedeftir. Türkiye’nin jeopolitik konumu kendi halinde huzurlu bir politika izlemesine, bir dış tehdit olmadan varlığını sürdürüp gitmesine imkân vermemektedir. Coğrafya kaderdir. Günümüzde uluslararası ilişkilerin, bu ilişkilerdeki ülkelerin Türkiye’yi de içine alan hayallerinin ve hedeflerinin sebebi ya da bir sonucu olarak terör her zaman kendine bir yer bulacak ya da güç merkezleri tarafından teröre bir yer verilecektir.

Herhangi bir dış tehdit olmadan yaşayan ülke çok azdır. Siyasi, sosyal, ekonomik, askeri, kültürel çeşitli alanlarda yüksek nitelikli hedeflere sahip olan her ülke için terörizm bir tehdittir. Bütün bunlara sahip bir ülke olarak Türkiye istemese de, olmaması için büyük çaba sarf etse de terörün bir çeşidinin ucu mutlaka ülkemize bulaşmaktadır.

Türkiye Balkanlar, Ortadoğu ve Kafkasya gibi çok stratejik konumda bulunmakta dolayısıyla bu konumun getirdiği problemlerle de uğraşmaktadır. Aynı zamanda Eski Dünya’nın merkezi durumunda olmamız sebebiyle dünyanın aynı zamanda en sorunlu bölgesinde olduğumuzu görmekteyiz.

Jeopolitik konumunun yanı sıra Türkiye bölgesinde elverişli iklim koşullarının etkisiyle dünyada kendi kendine yetebilen nadir ülkelerden biri olarak Kutup Yıldızı gibi durmaktadır. Bu nedenle üzerinden kötü niyetler eksik olmamakta, bölgede çıkarı olan birçok ülke de vekâleten terör örgütlerinden medet ummaktadır.

Bu durumda Terörsüz Türkiye demek; iç cepheyi sağlam tutmak maksadıyla her bir Türk vatandaşının bir başka ülkenin çıkarı doğrultusunda onlarla işbirliği yapmayacak bilince ve kararlılığa ulaşmasıdır. İç cephede çatlak olmadığı sürece Türkiye Cumhuriyeti devleti dışarıdan gelebilecek gerek devlet gerekse terör saldırılarına karşı koyabilecek güç, azim ve kararlılıktadır.

İsrail’in 7 Ekim 2023 sonrasında başlattığı Gazze-Filistin işgal ve soykırımı sürerken Lübnan, İran ve Suriye’ye yaptığı saldırılarda bu ülkelerdeki işbirlikçileri açık olarak görmek mümkün. İşte Suriye’de Dürzilerin ve birtakım başka unsurların İsrail’in ülkeyi işgaline kapı aralamaları, bazılarının açık destek vermesi, yardım istemesi İsrail’in dolayısıyla ABD’nin hareket alanını genişletme çabaları olarak değerlendirilmelidir.

İsrail’in Lübnan, İran ve Suriye’ye yapmış olduğu sebepsiz ve haksız saldırılar Terörsüz Türkiye konusunun hiç olmadığı kadar gerekli olduğunun apaçık bir göstergesi olarak değerlendirilmelidir. PKK’lılar bu konuyu bir illüzyon olarak görüp istismar ederler ise Devlet bu sefer kadife eldivenini çıkarıp demir yumruğunu gösterecektir.

Terör örgütünün silah bırakma sürecinde MİT ile birlikte TSK’da önemli rol alacaktır. Silahların teslim alınması, envanterinin çıkarılması ve balistik incelemeleri bu kapsamda yapılacak işler arasındadır. Tehdit algısının değişmesi sebebiyle TSK sınır güvenliği başta olmak üzere esas görevi olan dış tehditlere karşı tertiplenmeye ağırlık verecektir.

Önleyici tedbir ve istihbaratla ülkemizin hasım güçlere karşı güvenliği alındıktan, Türk Dünyası ile işbirliği içerisinde enerji ve gıda arz güvenliği sağlandıktan sonra Lider Ülke Türkiye’nin önünde hiç kimse duramayacaktır.

PKK’nın kendini feshederek silahlarını bırakmaya başlaması genelde Türkiye Cumhuriyeti’nin özelde ise Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başarısıdır. Bu başarının mimarı şehitlerimiz ve gazilerimizdir. Ayrıca bu başarıda gazi sayılmayan yaralılarımızın, terörle mücadelede görev almış; erinden generaline, polis memurundan emniyet müdürüne, güvenlik korucularından MİT ve diğer kamu görevlilerine kadar bütün kahramanlarımız ile sabır, metanet ve vakurla sahadaki personele desteklerini esirgemeyen, onların yollarını gözeyen ailelerimizin çok büyük payı vardır.

Terörsüz Türkiye sürecinin vatanımız için, milletimiz için ve devletimiz için hayırlı olmasını diliyor ve bekliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali TÜRKMEN Arşivi
SON YAZILAR