MHP Cumhurbaşkanı'nın İstifasını İstedi
Cumhurbaşkanı'nın İstifasını İstedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin; Tayyip Erdoğan’ın İmralı canisiyle pazarlığa oturulması için emir verdiğine dair açıklamaları, hem Recep Tayyip Erdoğan’ın hem de emir eri Davutoğlu’nun kimyasını bozmuştur. Liderimiz Sayın Bahçeli tarafından gerçeklerin seçim meydanlarında kamuoyuyla defalarca paylaşılması karşısında, gerek Erdoğan gerekse Davutoğlu, soğukkanlılık ve metanetlerini kaybederek şuursuzca partimize saldırıya geçmişlerdir.
Partimize yönelik iftiraların, karalamaların bini bir para olmuştur. Erdoğan ve Davutoğlu, MHP’yi halkın gözünden düşürmek, Sayın Bahçeli’nin haklı eleştirilerinin önüne yalandan bir duvar örmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Ancak çırpındıkça batmakta, saldırdıkça rezil olmaktadırlar.
Özellikle Erdoğan; işgal ettiği cumhurbaşkanlığı makamını, haklı çıkabilmek için söylediği yalanlarla fazlasıyla küçültmüş, zarara uğratmıştır. O makamın gerektirdiği vakar, dürüstlük, vicdan, adalet ve tarafsızlıktan o kadar uzaklaşmıştır ki artık Erdoğan halkın ekseriyetinin nezdinde ve gönlünde cumhurbaşkanı olarak görülmemektedir.
Erdoğan, cumhurbaşkanı seçilmiş; tarafsız kalacağına, devletin çıkarlarını ve millî bütünlüğümüzü koruyacağına dair Mecliste şerefi ve namusu üzerine yemin etmiştir. Buna rağmen hâlâ fiilen AKP’nin genel başkanı gibi davranmaktadır.
Cumhurbaşkanlığı makamı, Erdoğan’a beş numara bol gelmiştir. İşgal ettiği makamın gereklerini bir tarafa bırakarak AKP mitinglerinde muhalefete saldırdığı için Erdoğan her türlü eleştiriyi ve yergiyi hak etmektedir.
Eğer zerre kadar haysiyeti varsa yapacağı en onurlu iş, 7 Haziran Seçimlerinin bitmesini beklemeden istifa ederek zaten gayri resmi olarak genel başkanlığını sürdürdüğü partisine resmen geri dönmektir.
Zaten Davutoğlu’nun o partide ve hükûmette hiçbir hükmü yoktur. O, başbakancılık oynayan yaramaz çocuklardan farksızdır. Erdoğan, eline şeker verir gibi bu makamı göstermelik olarak Davutoğlu’na teslim etmiştir.
İmralı canisi ve Kandil sürüngenleriyle pazarlık meselesine gelince…
Sayın Devlet Bahçeli'nin konuyla ilgili iddialarına cevap veren Erdoğan, "Nerede siyasi, kadromdan bir arkadaşım İmralı’dakiyle masaya oturdu, bunu ispat et dedim. İspat edemezsen alçaksın dedim Bahçeli’ye." diyerek gerçekleri inkâr etmiştir.
Tayyip Erdoğan bu konudaki iddiasını ispata davet ederek MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi vurayım derken kendini vurmuştur.
Oysa Erdoğan, 26 Eylül 2012 tarihinde Kanal 7'de yayınlanan İskele Sancak programında danışmanını İmralı ve Oslo’ya gönderdiğini itiraf etmiştir.
Erdoğan; 3 yıl önce yayınlanan o programda, kendisine yöneltilen bir soru üzerine "Biz statükoyu nerede kırdık? Adaya danışmanımızı göndermek suretiyle kırdık. Oslo’ya göndermek suretiyle kırdık. Statükoyu korumak isteyenler 'Yanlış yapıyorsun' dediler bana. ‘Hayır, ben onun riskini alıyorum.’ dedim. ” ifadelerini kullanmıştır.
Adı geçen kanal ve programda Erdoğan’ın söyledikleri; kimin yalan söylediğini, kimin kendi şeref ve haysiyetini ayaklar altına aldığını ispat için yeterlidir. Kendi beyanları Erdoğan’ın gerçek yüzünü ele vermektedir. Arzu edenler, bu açıklamaları İnternet üzerinden tekrar izleyebilirler.
Erdoğan’a ikinci tavsiyemiz, tükürdüğünü yalamak yerine sadece söz konusu programda değil, başka ortamlarda da birkaç kez dile getirdiği pazarlık gerçeğini yüreği yetiyorsa mertçe itiraf etmesidir.
Erdoğan’ın takkesi düşmüş, keli görünmüştür. Yalancının ampulü ikindiye bile kalmamış, sabahtan sönmüştür.
Erdoğan siyasi tarihimizde tükürdüğünü en çok yalayan, bu konuda dünya şampiyonluğunu kimselere bırakmayan bir politikacıdır. Erdoğan nüfus kâğıdında Tayyip, hakikatteyse Kâzip’tir
Erdoğan’ın Refah Partisi’nde siyaset yapmaya başladığı yıllardan itibaren söylediği yalanlar arka arkaya sıralandığında, Ekvator’u dolaşacak kadar uzun bir liste ortaya çıkmaktadır. Erdoğan, Türk siyasetinde bir yalan fenomenidir.
Ayrıca bir seçim kampanyası sırasında muhalefet partilerinin iktidara eleştiri getirmesi gayet normaldir. Birden fazla muhalefet partisi varsa bunlar iktidar partisini eleştirdiler diye hepsini aynı kefeye koymak en hafif tabirle densizliktir.
MHP’yi HDP’nin yanında göstererek PKK’nın siyasi kanadını koydukları yer de onların yalancılığının, sahtekârlığının bir başka delilidir. Düne kadar sözde çözüm süreci aldı altında ittifak ettikleri, Türkiye’yi federasyonlara bölmek için iş birliği yaptıkları bir güruha bugün sırf oy uğruna saldırmaktadırlar.
Bir ateist ile bir Müslüman herhangi bir haksızlığa karşı çıktıklarında paslaşmış olmayacakları gibi, siyasi partilerin birbirinden bağımsız tenkitleri de tek merkezde toplanamaz. Böyle bir iddia akıl dışıdır.
Hâl böyle iken alaylı Erdoğan’ın akademik tilmizi Başbakan Davutoğlu her gittiği yerde MHP-HDP paslaşmasından söz etmektedir. Aslında gerçeğin öyle olmadığını oda bal gibi bilmektedir. Ama Davutoğlu; çamur at izi kalır misali, “Attığım iftiralardan ne kadar çok seçmeni etkilersem kârdır.” zihniyetiyle hareket etmektedir.
Siyasi partiler arasındaki iktidar mücadelesi sırasında karşılıklı tenkitler olabilir. Ama bir seçim kampanyasını salt yalan ve sahtekârlık üzerine kurmak, siyaseten çöküşün, iflasın işaretidir. Korkunun, aczin, küçüklüğün ve zavallılığın göstergesidir.
Kaçak Sarayın emir erinin, siyasetin Beberuhisi Davutoğlu’nun, seçim meydanlarında yalan söylemekten burnu uzamıştır. Yalanları ve palavralarıyla o kadar küçülmüştür ki o artık Kaçak Sarayın yedi cücesinden ilkidir.
Şüphemiz yok ki vatandaşlarımız, Davutoğlu’nun her gün biraz daha uzayan burnunu sandığa sıkıştırıp koparacaktır.
Yalancılık, palavracılık; artık iktidar kurmaylarının şiarı, meşrebi ve mezhebi olmuş, AKP yalancılar tekkesine dönmüştür. Sosyal medyada, özellikle gençler arasında Erdoğan ve Davutoğlu’nun palavraları mizah malzemesi hâline gelmiştir. Millet bunları “ti”ye almaktadır.
Bütün bu iftira kampanyalarının sebebi bellidir. Sandığın milletin önüne gelmesine birkaç gün kalmıştır. Milletin MHP’yi iktidara taşıyacağı anlaşılmış, AKP’ninse milletten dayak yiyeceği ortaya çıkmıştır.
Yavruyla kâtip gibi birbiriyle uyuşan Erdoğan ve Davutoğlu’nun bütün huysuzlukları, bütün çırpınışları bundandır. Ancak bunlar son çırpınışlarıdır. Bu temelsiz martaval siyaseti AKP iktidarını yıkılmaktan kurtaramayacaktır.
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.