Hikaye: Reis Bey

İstasyon Caddesinde karşıdan karşıya geçmek can pazarı,  - “canına yandığımın dünyası, dingili hepten bozuk” diye söylendi.

   Katırsız Bilal’in sesini duyar gibi oldu:   

  - “ Kavşaklara ve yavşaklara dikkat etmezsen çok yaşamazsın.”

  Kim bu densiz diye döndüm, Katırsız Bilal’in torunu İbrahim.

  - “Hay Allah sen çok yaşa İbrahim, dedeni andım, sen çıktın karşıma.”

  - “Duydun mu haberi gazeteci bey”

  - “Hangi haberi”

  - “Senin Reis ne haltlar karıştırmış…”

   İbrahim, bir çırpıda anlatıverdi: Bizim eski Reisin nikahlı eşinden başka imam nikahlı bir eşi daha varmış, onun üstüne bir başka eş daha alınca trafik karışmış…

   Katırsız Bilal’in torunu İbrahim’e; - “Reis Bey konulu bir hikaye yazdım, ilk sana okuyayım, beğenmezsen yayınlamam” dedim…

   İşte hikayemiz…

       ***

   Gazetecilikte bir yılımı henüz doldurmuştum ki, darbe oldu, asker yönetime el koydu, bizim gazete kapatıldı.

   Mesleğin başında işsiz kalmanın ne demek olduğunu böylece öğrenmiş oldum.  Özel bir haber ajansı muhabir arıyormuş, ücret filan konuşmadan kapağı attık. Attık atmasına da ajansın kasasıda tamtakır, kuru bakır.  Telefonlarımız hacizli. PTT’nin ankesörlü telefonlarını kullanıyoruz. Maaşımız düşük tabi, onu da alabilirsek. Bu yoksulluğa fazla dayanamayan gece bekçimiz işten ayrıldı. Sırası ile nöbet tutmaya başladık. Gece mesaisi uzun sürmedi, 18 yaşlarında bir genç bulundu. Sempatik, uyanık bir tip.  Yaptığı iş basit,  ajansı bekleyecek, önemli bir şey olursa, haber verecek.

   Gece bekçisi diye işe aldığımız delikanlı,  sabah biz gelmeden gitmiyor, çayı demliyor. Gündüzleri de çalışıyor, her işe koşturuyor, cin gibi maşallah.

   Üç ay sonrası, ajansa geldim, bizim fırlama, binanın önünde yere çömelmiş ağlıyor.

   - "Ne oldu lan?" diye seslendim.

   - “Yılmaz abi  beni işten attı” demez mi?..

   - “Niye lan? gene ne halt ettin?..”

   - "Bir şey yapmadım. bilmiyom" diye karşılık verdi. hâlâ hıçkırarak ağlıyor.

   - “Bekle burada, Yılmaz Ağabey  ile bir konuşayım” dedim, ajansa çıktım.

   Yılmaz Ağabey, bizim bekçi ne yapıyor diye ajansa uğramış. İçeri girmiş ki, bizim fırlama arkadaşlarını almış içeri alem yapıyor.  Kâğıtların üzerinde, peynirler, bira ve içki şişeleri. Yılmaz Ağabey  hepsini kovmuş.  Bizim Fırlamaya da: - "Bir daha gelme buraya" diye bağırıp çağırıp işine son vermiş.

   Dedim ya, uyanık biri, ertesi sabah ajansa geldik, bizim fırlama yine içeride, çay demliyor. Yılmaz Ağabeyin cinleri tepesine yuva yapmış, bu sefer kesin dövecek, araya girdik; - “Abi zaten oğlan garip, bu üç kuruşa ihtiyacı var. Hem gececi, hem gündüzleri de gelip her işe koşuyor. Affet dedik.”

   Yılmaz ağabey, sinirlidir, bir o kadar da  yufka yüreklidir.  - “Peki işe devam etsin, benim gözüme de pek gözükmesin” diye karşılık verdi.

   Üç ay geçti geçmedi, bizim fırlama  yanıma geldi. 

   -“Abi sana bir şey söyleyeceğim.”

   - “Söyle lan.”

  - “Söz ver abi, kızmayacan”

  - “ Ulan ne söyleyeceksen söyle”

   Bir üst katta bir şirket var. . Orada çalışan bir kadınla birlikte oluyormuş.  Bizim fırlatmanın erkenden gelmesinin nedeni buymuş meğerse.

- “Abi kadın dedi ki, bana o sakallıyı ayarla, sana genç bi gız bulayım! Abi ne olur he de…”

   Ağzıma ne gelirse söyledim, küfür, hakaret, gırla gitti vesselam. Öyle bir kaçtı  yanımdan bir daha yanıma da gelemedi, gözüme de gözükmedi.

   Bu yoksul çocuk,  işyerinde içkili alem yapan düzenbaz, üst kattaki evli kadınla birlikte olan bu ahlaksız kim biliyor musun?

   Din, iman, vatan, millet lafını dilinden düşürmeyen, bizim eski Reis Bey…

   ***

   Katırsız Bilal’in torunu İbrahim’e; “Hikayemiz hakkında yorumunuz” dedim:

   - “Bu adamı siz mi seçtiniz” diye sordu…

  - “ Biz seçtik. Sanki sen oy vermedin.”

  - “ Vermedim vallaha…” bastı yemini…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali BİLİR Arşivi
SON YAZILAR