VATAN SANCISI
Öyle acı çekiyorum ki, içimdeki bu acıya artık dayanamıyorum ve kaçacak yer arıyorum. Türlü bahaneler üretiyorum kendime. Çevremdeki insanlara bağırıyorum durduk yere, yaptıkları hareketlere çeşitli kulplar takıyorum mesela, çok alakasız sohbetlerin içinde buluyorum kendimi kafam dağılsın diye...
Aslında hepsinin tek bir sebebi var: Vatan sancısı...
* Terör mağduru bir ailenin çocuğu olarak 18 yaşımdan beribir farkındalıkoluşturmaya çalıştım hep. Kato'dan Hakkari'ye, Hakkari'den Siirt'e her yeri gezdim. Hendek operasyonlarından hemen sonra 2016 kasım ayında bölgeyi kendi imkanlarımla görmeye gittim, daha sonra güneydoğu ve doğudan çeşitli dava dosyaları alarak bölgenin nabzını tutmak için kendimce çabalar gösterdim. Vatansever devletçi Kürt arkadaşlarım oldu, evlerinde misafir oldum, sabahlara dek 90'larda yaşanılan terör olaylarını ve ödenen bedelleri konuştuk, yaylalara çıktık, baskınların yapıldığı köylere gittik, emekli korucularla konuştuk, örgütün kurtarılmış bölge deyip temizlenen yerleri gezdik... Ve daha nicesi... Böyle böyle 30 yaşıma geldim. Çok acılar gördük, nice vatan evlatlarını buz gibi toprağa kendi ellerimizle koyduk, geride kalanların yüzlerine bakarken acıdan ciğerlerimiz yerinden çıkacak gibi oldu, mücadelemiz bu günleri unutturmamak oldu. Çözüm Süreci'nden geçtik, ne ihanetler gördük, dişlerimizi sıka sıka geceleri uykularımızı feda eder olduk, bugünler de elbet geçer dedik... Dedik de dedik... Peki ya şimdi?
* Bu satırları yazarken gözlerimden süzülen gözyaşlarına lanet okudum, bu kadar mı acizim bu kadar mı acı çekiyorum diye? Şehitlikte vakit geçirmek bana ayrı bir huzur verirken, şimdilerde ise içimdeki ızdırap yüzünden gitmeye çekinir oldum. Onları üzmek istemiyorum, aptal bir kız çocuğu gibi karşılarında ağlamak istemiyorum, halbuki benim en büyük sırdaşım onlardı... Bu ızdırap beni onlardan da ayrı koydu... Gidecek yerim kalmadı. Sıkıştım kaldım kendi köşemde. Nereye gitsem sığamıyorum yere göğe. Nerede yanlış yapıyorum? Herkes gibi olamadığım için miydi bu ızdırap? İnanın deniyorum, hayatın olağan akışında yaşamaya, herkes gibi hayaller kurmaya ben de alışmaya başladım artık. Peki ya içimdeki vatan sancısı ne olacak? Ardımda bırakamadığım gençliğimi feda ettiğim yıllar ne olacak? Benim ki neydi ki? Nice vatan evlatları ne bedeller ödemiş iken gerçi benimki neydi? Yine de bu sorularla içim, içimde işte...
* Vatan sevgisi öyle bir şey ki, 18 yaşıma geri dönsem yine bu yolu seçtirecek bir sevgi. Pişman değilim, çok şükür ki inançlı insanlarız. Izdırapları da bu sevginin mükafatı gibi sayıp, bağrımıza basıyoruz. En azından başımız dik, en azından şehitliğe gittiğimizde mezar taşlarındaki her fotoğraf karesinden bizlere bakan o gözlere alnımız ak bakabiliyoruz. Kederimi dökerek başlamak istedim. Bundan sonra düzenli bir şekilde köşe yazılarıma devam ederek,Türk milletinin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin hafızası için günümüzde yaşanılanları kaleme alacağım. Geride kalanlar için, evvelce gidenler için yapabileceğim tek şey bu çünkü. Biliyorum hepiniz bana diyeceksiniz ki
"NE DEĞİŞECEK? NE DEĞİŞTİ? OLAN OLUYOR, HERKES MALI GÖTÜRÜYOR..."
Ben de görüyorum, ben de şahit oluyorum; makamlarında duran aç mankurtları, kurt postu giymiş çakalları. Hepsini tek tek, tek tek hafızama kaydediyorum. Günü geldiğinde devlet elbet hesabını soracaktır, benim ne haddime? Ben üzerime düşeni yapacağım, bu benim vicdani sorumluluğum. Ve bir gün evladım olursa 18 yaşına geldiğinde ona diyeceğim şey şu olacak: "Annenin sana bırakacağı en büyük miras bugünlerdeki duruşudur." Evvelce gidenlere selam olsun. Izdırabı , azığına katıp yoluna yol yapanlara selam olsun. Vatan sağ olsun...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.