Şükrü ALNIAÇIK

Şükrü ALNIAÇIK

İyi ki Varsın Eren Bülbül

Bu yazı, Moskovacı solun azgınlığına teslim olmadığı için şehit edilen Karadenizli Ülküdaşlarımızave önceki gün Maçka'da PKK tarafından şehit edilen 15 yaşındaki Eren Bülbül'ün aziz hatırasına ithaf edilmiştir.

Bin yıllık beka mücadelemizde Suriye düzlüğü, Türk savunmasının "yumuşak karnı" Karadeniz dağları ise "sırtkasları"dır. 

Osmanlı Devleti'ni yarı sömürge durumuna düşüren Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı dadevleti fiilen bitiren Mondros Silah Bırakışması de bize Suriye üzerinden gelmiştir.

Kurtuluş Savaşı ise Karadeniz kıyılarından, Samsun'dan başlamıştır. 

Karadeniz, Anadolu'nun çelik sırtıdır. 

Ancak bunun bir istisnası vardır. Karadeniz kıyıları, 1700'lerden itibarenkuzeyden gelenRus hücumlarına açıktır.

Bu yüzden de Türkiye, Kurtuluş Savaşı boyunca Rusya'yla barışık kalmıştır.

1936'da Stalin'in Moskova Antlaşması'nıunutarak dostluk çizgisinden çıkması üzerine de önce Almanlarla yakınlaşmış, sonra da NATO'ya girerek sırtından vurulmayı önlemenin yollarını aramıştır.

Sovyet Rusya'nın buna cevabı, "Devrim ihracı" olmuştur. 

Böylece dışardaki düşmanla içerideki hain birleşmiş, Karadeniz'de ikinci bir zaaf ortaya çıkmıştır.

Komünizm tehdidinin bir "ideolojik algı operasyonu" olduğunu iddia edenler, SSCB'nin 1979'da Afganistan'a yaptığı "kanlı işgal operasyonu"na iyi bakmalıdır!

60'larda Moskovacı TİP'in ilk provokatif "Fındık Mitingleri" Ordu'da yapılmış; 70'lerde ilk "Devrimci Halk Direniş Komiteleri" Fatsa'da kurulmuştur. 

"Devrimci-Gençlik"in iki kırsal ayağından biri olan Dev-Yol, 1970'lerin sonlarında Karadeniz dağlarına yuvalanmıştır. 

Devrimci solun diğer kır ayağı ise PKK'dır.

1980'deGenelkurmay Başkanlığı tarafından hazırlanan bir raporda:

"1943'te Sovyet Rusya'da hazırlanan bir harita üzerinde Türkiye topraklarında kurulması düşünülen Halk Cumhuriyetlerinin, Dev-Yol örgütünün eylemlerini yoğunlaştırdığı bölgeler olduğu" anlatılmaktadır. 

Dev-Yol, fındık mitingleriyleünlenenTerzi Fikri'yi 1979'da Fatsa'ya Belediye Başkanı yapmıştır. 

1978'de "3", 1979'da "6" olan ideolojik sebeplerle ölen insan sayısı, Fatsa'dabu tarihten itibaren, önce iki sonra da üç basamaklı sayılara çıkmıştır.

Fatsa'nın stratejik önemi, Karadeniz kıyılarından güneye, Anadolu içlerine ulaşım sağlayan, derin vadilere sahip olmasıdır. 

CHP'nin, iktidarda olduğu her dönemde güç aktarımı yaptığı Fatsa'da Adliye anarşistlere kol kanat germiş, resmi dairelere Türk bayrağı asılmaz olmuş, ezan susmuştu. 

CHP'nin atadığı mülki amirlerle, askeri ve sivil erkân, Dev-Yol amblemli merasimlerde, ölen devrimciler için saygı duruşunda bulunuyordu.

İlkokullarda öğrencilere sol yumruklar havada "enternasyonal" marşıokutuluyor;AP, CHP ve MSP, Direniş Komitelerine "encümen üyesi" vererek bu kızılsenaryonunfigüranı oluyordu.

Hatta 10 Temmuz 1980'de, Fatsa'ya bir askeri operasyon yapılacağı duyulunca AP, CHP ve MSP ilçe başkanları ortak bir basın açıklaması yaparak:

"Biz burada huzur içindeyiz. Fatsa'da komünist işgal yoktur. Halk vardır,halkın yönetimi vardır. Böylesine huzurlu bir yerde olay çıkartmayı istemek niye?" diye sormuşlardı!

Fatsa'daherkes teslim olmuş, geriye sadece MHPkalmıştı.

Nokta Operasyonundan 20 gün sonrabir gece MHP İlçe yöneticisi Muzaffer Kuzu'nun evinin kapısı çalındı.Evin hanımı Şükriye Kuzu sahur yemeğini hazırlıyordu. 

Evin çocukları Beyhan 13, Reyhan 12 yaşındaydı. 

Muzaffer bey, gözünden sakındığı iki yavrusunu "devrimci Allahsızlığa en uzak nokta olarak" gördüğü, İmam Hatip Lisesindeokutuyordu.

Sosyalist infaz memurları, bir sahur vakti namlularını Kuzu ailesinin meleklerine doğrulttular. 

Sonra da birer şarjör mermiyi, o masum çocuklarınkorku dolu yüzlerineboşalttılar. 

Devrimci zorbalığa direnen MHP'liMuzaffer Bey, 20 gün önce Nokta operasyonuna katılan birMehmetçiğe çay ikram emişti.

Devrimci Belediye deona, bu cezayı uygun görmüştü. 

Direniş Komiteleri, izinsiz bir çaya karşı, Muzaffer Kuzu'dan iki yavrusunu almıştı!

O günlerde Cumhuriyet'ten Şükran Ketenci, İlhan Selçuk, Demokrat'tanE. Galip Sandalcı, Can Yücel, Murat Belgeve benzerleri, Fatsa Belediyesi üzerine övgü dolu yazılar yazdılar. 

Solcular, sosyal demokratlar, devrimci entelektüeller, Reyhan'la Beyhan'ın varlığındanhiç haberdar olmadılar. 

Her iki çocuk da "ekmek kadar temiz"di.

Amaonlar için ağıt filan yakmadılar. 

Fatsa'da Kızıl zorbalığa direnen MHP'li Muzaffer, Mehmetçiğe çay ikram etmişti çünkü…

Moskova'ya kaçıp da ülkesini Ruslara şikâyet etmemişti.

İyi ki varsın Eren Bülbül…

Hatta acı da olsakabul etmeliyiz…

İyi ki cennettesin!

Biz ne dediysek duymadılar…

Binlerce evlat verdik doymadılar.

Sayende Karadeniz'in, Ege'nin, Marmara ve Balkanların bütün kerizleri, yavaş yavaş uyanıyorlar!

Biraz da karta kaçtıklarındanolsa gerek…

Patlayan her kahpe kurşunda biraz daha adam oluyorlar!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
Şükrü ALNIAÇIK Arşivi
SON YAZILAR