3 Mayıs’ın ardındaki ayrıntı!

Olayları farklı açılardan ele almayı severim. Hadiselerin sebepleri üzerinde kafa yorar, sonuçlarını gözden geçirir ve zamana bir tesiri olup olmadıklarına bakarım.

Bu sebep sonuç ilişkisini de olayın topluma yaptığı etkiye göre değerlendiririm.

Öyle ya, olay eğer toplumu etkiliyor ise cemiyet üzerinde oluşturduğu tesire göre zamana tutunacaktır.

Zamana tutunan ise varlığını sürdürecektir.

Geçtiğimiz hafta 3 Mayıs ‘Milliyetçilik Olayı’nın yıl dönümünü idrak ettik.

3 Mayıs 1944, takvim değerinin üzerinde çok özel ve çok yönlü incelenmesi gerektiğine inandığım tarihi olaylar zinciridir.

Gazetecilik yaptığım yıllarda yukarıda bahsettiğim bakış açımla bir yazı kaleme almış ve bu olayın Türk siyasetinde farklı ve üzerinde durulmayan bir rezonansa sebep olduğunu belirtmiştim. Türk demokrasisinin gelişimine…. Evet, 3 Mayıs 1944 Türkçülük-Turancılık Hareketi, devletluların marifetiyle devlet içinde örgütlenen kozmopolit sol kadrolaşmaya dikkat çektiği için iktidarın zulmüne maruz kalmış ama meydana getirdiği enerji ile Türk demokrasisinin gelişimine de ciddi katkıda bulunmuştur.

Devir “Milli Şef” devridir. Muhalefet CHP’nin içine sinmiştir; neredeyse yok gibidir. Ancak toplum CHP’nin tek partici tavrından şikâyetçidir. Atatürk sonrasında estirilen kozmopolit, gayrimilli rüzgârlar, ekonomik sıkıntıların ikliminde Nevzat Tandoğan’ın temsil ettiği bürokratik baskı ile birleşince bunalan, giderek dirliğe yabancılaşan bir halk tablosu meydana getirmiştir.

Merhum Hüseyin Nihal Atsız’ın, Başbakan Şükrü Saraçoğlu’na yazdığı iki açık mektubun hedefi aslında İsmet İnönü değildir; aksine, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel bazı kozmopolit- komünist tipleri koruyup kolladığı için istifaya davet edilmektedir.

Bundan sonraki sürecin kronolojisi herkesçe bilinmektedir. Fakat dikkatlerden kaçan, bu sürecin refleks olarak Türk siyasetinde meydana getirdiği değişimdir. Mahkeme boyunca meydana gelen olaylar Milli Şef döneminin karşılaştığı ilk ağır toplumsal muhalefetin iyot gibi açığa çıkmış olması anlamını içerir. 3 Mayıs 1944 hareketinin oluşturduğu enerji ile sert ve tavizsiz tek parti iktidarının zırhı delinmiştir. Çok partili hayata geçişin bir zaruret halini alması da bu dönemden sonradır. CHP içindeki 4’lü takrir olayı ve İnönü-Bayar görüşmesi sonucu Demokrat Partinin kurulması 3 Mayıs’ın eseridir. 1944 Türkçülük-Turancılık davasının önde gelen sanıklarından Reha Oğuz Türkkan merhuma karşılaştığım bir konferans esnasında bu hususu hatırlatmış ve fikrini sormuştum. Rahmetli Türkkan bana, “Çok ilginç, elbette biz böyle bir amaç için yola çıkmamıştık ancak verdiğimiz mücadelenin böyle bir sonucu getirmiş olması mümkündür” demişti.

Elbette mahkemenin gerekçeli kararında belirtildiği gibi davaya konu olan olaylar, “milli ideolojiye sahip vatansever insanların gayrimilli ideolojiye karşı tepkisinden ibarettir” sözleriyle sınırlı değildir.

Türk demokrasi tarihi yazılırken göz ardı edilen bu ayrıntının Türkiye’de çok partili hayatın önünü açtığını ve dolayısıyla Türk demokrasisini olumlu anlamda domine ettiğini iddia etmek abartılı olmayacaktır.

3 Mayıs, merhum Atsız’ın deyimiyle “bayram değildir !”

Haklıdır, daha fazlasıdır.

Her bir kahramana rahmetler olsun, hatıraları daim yaşasın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet ŞAFAK Arşivi
SON YAZILAR