Kucaklaşmanın Eşiğinde: Bahçeli’nin Çıkışı ve Terörsüz Türkiye’nin Yeni Yolu
Geçtiğimiz günlerde siyaset kulislerinde önemli bir çıkış yankılandı: MHP Genel Başkanı Dr. Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Yardımcılığı makamları için “Biri Kürt, biri Alevi olsun” önerisinde bulundu. İlk bakışta, bu sözler sadece siyasi bir jest gibi algılanabilir. Ancak derinlemesine analiz edildiğinde, Türkiye’nin içinden geçtiği sosyolojik fay hatlarını dengeleme ve uzun vadede kalıcı bir toplumsal barış inşa etme arayışının kapısını aralayan tarihi bir fırsat içerdiği görülüyor.
Temsil Adaleti: Cumhuriyetin Yüzüncü Yılında Gerçekleşen Bir Hayal
Türkiye'nin yüz yılı aşan cumhuriyet tarihinde, etnik ve mezhebi kimlikler çoğunlukla siyasi sistemde dolaylı temsil edildi. Ancak bu temsil biçimi çoğu zaman ya sembolik düzeyde kaldı ya da seçim kampanyalarına sıkışmış bir söylemden ibaret oldu. Bugün artık Türkiye, bu görünmeyen sınırların ötesine geçmeye hazır bir noktada.
Bahçeli’nin çıkışı, temsil adaleti bakımından güçlü bir mesajdır. Kürt ve Alevi vatandaşlarımız, sadece seçmen olarak değil, devlet yönetiminde de zaten var idi tepedede görünür olmalı; bu, eşit yurttaşlık ilkesinin en doğal sonucudur. Cumhurbaşkanı Yardımcılığı gibi yüksek düzeyde ve görünürlükte bir makamda bu temsiliyetin sağlanması, tüm toplum kesimlerine “Artık siz de bu devletin asli unsurlarısınız” mesajı verecektir.
Terörsüz Türkiye İçin Psikolojik Bir Dönüm Noktası
Siyasi temsilin ötesinde, bu öneri terörsüz bir Türkiye idealinin de zemini olabilir. Zira terör, yalnızca silahla değil; dışlanmışlık, temsil eksikliği, aidiyet duygusunun zedelenmesiyle de beslenir. Kürt ya da Alevi kimliğine sahip vatandaşlarımızın, yıllarca “biz” duygusuna uzak kalmaları, dışlayıcı söylemlerle ötekileştirilmeleri, kimi zaman terör örgütlerinin bu boşluğu kendi propagandalarıyla doldurmasına zemin hazırladı, bazı siyasi simsarlar nerdeyse bir asırdır hem dişladı hem siyasi arka bahçe olarak kullandı.
Oysa ki devlet, bu kimlikleri tanıyarak, onların duygu dünyalarına dokunarak ve karar mekanizmalarında yer vererek asıl “birlik ve beraberlik” mesajını verebilir. İşte bu noktada, Bahçeli’nin önerisi bir güven inşası hamlesidir. Sadece politik değil, sosyolojik bir uzlaşma zeminidir.
Dayanışma Kültürü ve Kucaklaşmanın Eşiği
Kimi çevreler bu çıkışı “siyasi hesap” ya da “oy avcılığı” olarak yorumlayabilir. Ancak bu tür hamlelerin toplumsal karşılığı vardır. Siyaset, sadece alevi ve kürtleri chp ve hdp gibi oy hesabı değildir; milletin duygusuna seslenme, tarihi yaraları sarma sanatıdır da aynı zamanda. Bugün bir Kürt yurttaş, devletin en tepe yönetiminde kendi kimliğini görebiliyorsa; bir Alevi yurttaş, sadece sembolik bir varlık değil gerçek bir karar verici olabiliyorsa; bu, toplumu bir arada tutan harcın yeniden karılmasıdır.
şimdi : Cesur Adımların Zamanı
Toplumsal barış, sadece güvenlik politikalarıyla değil, temsilde kapsayıcılıkla mümkündür. Bahçeli’nin bu önerisi, her ne kadar bazı siyasi çevrelerde şaşkınlıkla karşılansa da, geniş halk kitlelerinde “birlik” duygusunu yeniden yeşertebilecek potansiyele sahiptir.
Bu öneri, siyasi tarihimize “cesur bir çıkış” olarak yazılmalıdır. Zira bir millet, cesaretle yüzleştiği geçmişiyle barışır, adaletle inşa ettiği temsiliyetle geleceğe yürür.
Ve belki de ilk defa, sadece siyasiler değil, sokaktaki vatandaş da bu çıkıştan sonra birbirine şu cümleyi kuracaktır:
“Sen de bu ülkenin öz evladısın, birlikte yöneteceğiz, birlikte yükseleceğiz.” anlamında bir jest olarak kucaklaşıp, terörsüz bir türkiye için el ele verme zamanı dır .
SELAM VE DUA İLE.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.