Anıtkabir’in özellikleri ve proje yarışması aşaması

VEFATININ 81., VATAN TOPRAĞINA VERİLİŞİNİN 66. YILINDA - 3

Projedeki en önemli değişikliklerden biri mozolenin üzerindeki “tabuta” benzetilen ikinci katın kaldırılmasıdır. Bunun ana nedeni de yukarıda değindiğimiz zemin ve deprem incelemelerindeki önerilerdir. Anıtkabir yerinin seçilmesinden sonra sıra, bu yapının özelliklerinin belirlenmesine ve proje yarışmasının açılmasına gelmişti.

23 Mayıs 1939 tarihinde Başbakan Refik Saydam, TBMM’deki bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşmada; “Rasattepe üzerindeki kadastro işlemlerinin yapıldığını, bu arazinin bazı bölümlerinin devlete, belediyeye ve özel şahıslara ait olduğunun belirlendiğini, arazinin kapladığı alan ve sınırlarının tespit edildiğini ve gereken haritaların çizildiğini” belirtti. Başbakan ayrıca; “Anıtkabir için 205.000 TL istimlak bedeli, 45.000 TL uluslararası proje yarışması olmak üzere toplam 250.000 TL ödenek ayrıldığını ve 287.000 metrekarelik alanın kamulaştırılmasının planlandığını” belirtti. 7 Temmuz 1939’da TBMM’de Rasattepe’nin kamulaştırılmasına karar verildi. Rasattepe’nin kamulaştırılması için hazırlanan plan, Bakanlar Kurulu tarafından kabul edildi. Kamulaştırma işlemi için oluşturulan komisyonun başkanlığına seçilen Başbakanlık Müsteşarı Vehbi Demirel, bu tepenin kamulaştırılması için Ankara Belediyesine tebligatta bulundu. Anıtkabir sahasının 1939 yılında 214.878 metrekare, 1940 yılında 188.334 metrekaresinin kamulaştırma ilanı Ankara Belediyesince 5 Eylül 1940 tarihli Ulus gazetesinde yayınlandı.

Ankara Belediyesi Fen İşleri Müdürlüğü’nden Başbakanlık’a “Yüksek Baş Vekâlete” başlıklı yazılan 25. 12. 1940 tarihli bir yazıdan öğrendiğimize göre; 1940 yılının aralık ayı sonu itibarı ile “Yenişehir’de Rasattepesi mevkiinde Anıtkabir inşa edilmek üzere” istimlâk için 1939 yılı mali bütçesinden 250.000 lira; 1940 yılı bütçesinden verilen 1.000.000 liradan da 532.841.06 lira sarf edilmiştir. Bu kapsamda 1939 yılı içinde 32 şahıstan 118.114 metrekare; 1940 yılında da 85 şahıstan 289.061 metrekare olmak üzere toplam 407.175 metrekarelik bir alan kamulaştırılmıştır. Aynı belgeden “henüz arsa sahipleri tarafından müracaat edilmemesi dolayısı ile 27 şahsa ait” toplam 97.048.50 metrekarelik bir alanın kamulaştırılması işinin 1941 yılına kalmış olduğu anlaşılmaktadır. Kamulaştırma işlemlerinin değişik tarihlerdeki bakanlar kurulu kararları ile devam ettiği görülmektedir. Bu kararlar sırasıyla şu şekildedir:

20 Nisan 1940 tarih ve 1463 sayılı karar,
23 Kasım 1943 tarih ve 3/78 sayılı karar,
27 Haziran 1947 tarih ve 3/671 sayılı karar,
25 Aralık 1947 tarih ve 3/6762 sayılı karar,
21 Eylül 1950 tarih ve 11928 sayılı karar,
1964 yılı kararı,
1982 yılı kararı

Bütün bu kamulaştırma işlemleri sonucunda bugün için Anıtkabir arazisi toplam 750.000 metrekarelik bir alanı kapsamaktadır. Buna “Anıt Bloğu” ve “Barış Parkı” da dahildir. Anıt Bloğu; Aslanlı Yol, Tören Meydanı, Mozole ve on adet Kule’den oluşmaktadır.

ZEMİN İNCELEMELERİ

Rasattepe’nin takribi ağırlığı 150.000 tona ulaşacak olan yapının basıncına dayanıp dayanmayacağının tespiti için, modern yöntemlerle “temel mekaniği” incelemesine ihtiyaç vardı. Bu amaçla Bayındırlık Bakanlığı, İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Salih Sayar’ı görevlendirdi. Prof. Dr. Sayar 18 Mayıs 1945 tarihli raporunda; 907 rakımlı Rasattepe’nin eski bir alüvyon alanı üzerinde bir taraça kalıntısı olduğunu ve Dördüncü Zaman’ın ilk devrelerinde oluştuğunu belirledi. Bu çalışma doğrultusunda Anıtkabir alanındaki temel incelemelerinde, 40 metreye kadar inen sondajlar yapılmış, bu sondajlar sırasında tepenin içinde büyük boşluklar (galeriler) bulunduğu ve bunların birkaç oda büyüklüğünde olduğu tespit edilmiştir. Özellikle Anıtkabir’in Şeref Holü’nün altında bulunan boşluklar temelde değişik tekniklerin kullanılmasını zorunlu kılıyordu. Yapım işlerini kontrol eden mimar ve mühendisler, mozole kısmının temelinin sağlamlaştırılması için uygun hal tarzlarını projelendirerek Bayındırlık Bakanlığına gönderdiler. Bayındırlık Bakanlığı bu projeyi uygun buldu. Bundan başka Anıtkabir temelinin her taraftan demir potrel ve tellerle toprağın içine, “bir geminin su altındaki kesimi” gibi yerleştirilmesi kararlaştırıldı.

DEPREME DAYANIKLILIK İNCELEMELERİ

Anıtkabir yapısının “temel” ve “inşaat” durumunu incelemek üzere 12 Şubat 1946’da Bayındırlık Bakanlığında; bakanlık yetkilileri, Prof. Dr. Emin Onat ve İstanbul Teknik Üniversitesi hocalarından oluşan bir kurul toplandı. Bu toplantıda, Rasattepe’nin Anıtkabir inşasına elverişli olduğu, Prof. Dr. Emin Onat’ın projesindeki mimari esaslar korunarak, üst yapının zemine yapacağı basıncın azaltılması ve depreme dayanıklılığın arttırılması için kâgir ve betonarme bir sistemle inşasının uygun olacağı kararlaştırıldı. Anıtkabir’in depremlere karşı dayanaklı olarak yapılması gerekiyordu. Bayındırlık Bakanlığı bu konuda da bir çalışma yaptırdı. Bakanlık uzmanları ve İstanbul Teknik Üniversitesi hocalarından oluşan bir kurul Anıtkabir inşaatını depreme dayanaklılık bakımından inceledi ve bir rapor hazırladı. 12 Aralık 1948 tarihli bu rapora göre yapıda bazı tedbirlerin alınması gerekliydi:

“Şimdi yürürlükte olan deprem haritasında Ankara şehri, bütünüyle deprem kuşağı dışında bir bölge olarak gösterilmiştir. Bununla birlikte, merkezleri bu bölgeye yakın olan yer sarsıntılarının Ankara’ya yansımasından ötürü Anıtkabir’in gerek kapladığı alanın genişliği ve gerek mimarlık projesinin sismik bakımdan gösterdiği özellikler ve yeri itibarıyla, bu yapının deprem etkilerine göre hesaplanması komisyonumuzca uygun görülmüştür. Bu bakımdan; Yapı mümkün olduğu kadar hafif olmalıdır. Özellikle bu durum, yapının yüksek yerlerinde kesin olarak sağlanmalıdır. Anıtkabir’in üzerinde bulunduğu toprak, alüvyondan meydana gelen bir tepe olduğundan, deprem yüzünden yer kayması ihtimal dahilinde görülmektedir. Bundan ötürü, üst yapı ile temel bölümün yekpare (tek parça) bir kitle teşkil edecek şekilde düzenlenmesi gerekir. Rasattepe’nin yamaç ve eteklerinin ağaçlandırılarak, toprağın aşınmaya karşı korunmasının sağlanması gerekli görülmüştür.” Bütün bu çalışmalar ve raporlar planın yeniden gözden geçirilmesini ve gereken önlemlerin alınmasını zorunlu kılıyordu. Yapının temeli demir- beton karışımı ve üst bölüm tek parça olacaktı. Bu nedenle proje yeniden gözden geçirildi ve teknik raporlarda ileri sürülen tüm önlemler alındı.

Bakanlar Kurulu 21. 9. 1950 günkü toplantısında, “Rar şirketine ihale edilmiş olan Atatürk Anıt-Kabir inşaatında yer sarsıntısı tesirlerinin nazarı itibara alınması ve zeminin çürük çıkması sebebiyle temelde yapılacak olan ihale bedelinin % 20’sini geçen ilave inşaatın eski müteahhide pazarlıkla yaptırılmasına” karar verdi. Temel incelemeleri sonucunda Bayındırlık Bakanlığına sunulan proje uygulanarak Anıtkabir’in temel kısmı, tıpkı bir geminin su altındaki kısmı gibi toprağın içine yerleştirildi. Böylece anıt, doğal tesirlere dayanıklı hale getirildi. Şüphesiz uygulanan projedeki en önemli değişikliklerden biri aşağıda ayrıntılı bir şekilde değinilecek olan, mozolenin üzerindeki “tabuta” benzetilen ikinci katın kaldırılmasıdır. Bunun ana nedeni de yukarıda değindiğimiz zemin ve deprem incelemelerindeki önerilerdir. Anıtkabir yerinin seçilmesinden sonra sıra, bu yapının özelliklerinin belirlenmesine ve proje yarışmasının açılmasına gelmişti. Başbakanlıkta, Başbakanlık Müsteşarı’nın başkanlığında kurulan komisyon bu konudaki ilk çalışmalarını bitirdi ve Anıtkabir’in genel niteliklerini belirleyerek bir bildiri halinde yayınladı. Bu bildiride yer alan ve sonra hazırlanacak “proje şartnamesi”- nin esasını teşkil edecek olan hususlar özetle şu şekildeydi:

ANITKABİR NASIL BİR YAPI OLACAKTI?

“1. Anıtkabir bir ziyaret yeri olacaktır. Bu ziyaretgâha büyük bir giriş bölümünden girilecek; ziyaretgâh binlerce Türk’ün Ata’sı önünde eğilerek saygılarını sunmasına ve bağlılığını bildirerek geçmesine elverişli olacaktır.
2. Bu anıt Büyük Ata’nın, asker Mustafa Kemal, devlet başkanı Gazi Mustafa Kemal, büyük politika ve bilim adamı, büyük düşünür ve nihayet yaratıcı büyük dehanın vasıflarının, güç ve yeteneklerinin bir sembolü olacaktır. Ve onun kişiliği ile oranlı bulunacaktır.
3. Anıtkabir yakından görüldüğü kadar, uzaktan da görülmesi gerekir. Bu bakımdan, ulu bir siluet sağlanmalıdır.
4. Atatürk’ün adı ve kişiliği altında Türk milleti sembolize edilmiştir. Türk milletine saygılarını göstermek isteyenler, Büyük Ata’nın katafalkı önünde eğilerek bu isteklerini yerine getireceklerdir.
5. Anıtkabir’in bir şeref bölümü bulunacaktır.
6. Anıtkabir’de bir Atatürk Müzesi olacaktır.
7. Anıtkabir’de bir Şeref Holü yapılacaktır. Atatürk’ün lahdi buraya konulacağı için Şeref Holü, bu anıtın ruhu ve en önemli bölümü olacaktır. Şeref Holü, başta Büyük Ata’nın yarattığı Türk milleti olduğu halde, milletimize saygılarını sunacak yabancı devlet kurumlarının Ata’nın lahdine yönelecekleri büyük bir salon olacaktır. Bu holde sağlanacak azamet ve güçlülük tesirleri yarışmacılara bırakılmıştır. Bundan dolayı holün biçimi, boyutu ve yüksekliği için hiçbir ölçü verilmemiştir.
8. Büyük Atatürk’ün lahdinin yeri, Şeref Holü’nün ruhunu teşkil etmektedir. Ancak lahdin konulacağı yeri de yarışmacılar seçecektir.
9. Bunlardan başka, Anıtkabir’i ziyaret edecek büyüklerimizin ve yabancı devlet kurumlarının duygu ve düşüncelerini yazacakları bir altın kitap bulundurulacaktır.
10. Atatürk’ün Müzesi, Ata’nın hayatının türlü devirlerine ait fotoğrafları ile kıyafetlerini ve el yazıları, imzaları, bazı eşyaları ile okudukları, inceledikleri kitapların sergilenmesine elverişli olacaktır.”

Anıtkabir Komisyonunca hazırlanan bu açıklama, ayrıntılara girilmese de yapılacak anıt hakkında genel bir fikir veriyordu. Özellikle yarışmaya girecek sanatçıların pek çok bakımdan serbestçe çalışmasına imkân vermesinden dolayı memnunlukla karşılandı.

Başbakanlık Anıtkabir Komisyonu’nun ortaya koyduğu bu ilkeler, Anıtkabir proje yarışması şartnamesi oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26 Mart 1940 günkü oturumunda konuşan Başbakan Refik Saydam, “Anıtkabir proje yarışmasının açılacağını ve yarışma şartnamesinin uluslararası mimarlar tüzüğüne uygun olarak hazırlandığını” belirtti. Konuyla ilgili Başbakanlık tebliği, 18 Şubat 1941 tarihinde basında ilan edildi.

Anıtkabir Uluslar arası Serbest Proje Yarışması Şartnamenin “Yarışma Talimatnamesi” adıyla düzenlenen ilk bölümü 24 maddeden oluşuyordu. “Program” başlıklı ikinci bölümde ise Anıtkabir yapısının özellikleri, anıt yapısının bölümleri 30 madde halinde belirlenmişti. İlk beş maddede Anıtkabir’in yapılış amacı ve genel nitelikleri sıralanmıştı.

İkinci bölümün altıncı maddesi Anıtkabir inşaatının muayyen bedelini 3. 000.000 TL (üç milyon) olarak belirlemekteydi. Projeler, belirlenen muayyen bedeli aşmamak üzere düzenlenecekti. Şartnamenin üçüncü bölümünde “Atatürk Anıt-Kabir Müsabakası İçin İnşaat Malzemesi ve İşçiliği Rayiç Cetveli” verilmektedir. Proje hazırlayan katılımcılar, bu rayiç bedeller üzerinden projenin yaklaşık maliyetini muayyen bedeli geçmemek üzere belirleyeceklerdi.

Bu konuda alınan Bakanlar Kurulu kararına göre Atatürk Anıtkabir Proje yarışmasına yalnız Batılı (Avrupalı) mimarlar girecekti. Türk mimarlar yarışmanın dışında bırakılmışlardı. Hükümetin, nedeni anlaşılamayan bu kararı basında ve aydınlar arasında tepki ile karşılandı. Tepkiler ve tenkitler karşısında Hükümet, ilk kararından vazgeçti. Anıtkabir için Türk mimarların da katılabileceği uluslararası bir yarışma açtı. Anıtkabir serbest proje yarışması şartnamesi Türkçe ve Fransızca olarak hazırlandı. Yarışma Hükümet tarafından 1 Mart 1941 tarihinde açıldı, basında bir ilanla da kamuoyuna duyuruldu. Yarışma 31 Ekim 1941 akşamı son bulacaktı.

Yarışmanın açıldığı 1941 yılı, İkinci Dünya Savaşı’nın en kanlı, en çetin zamanıydı. Avrupa’nın, Asya’nın ve Afrika’nın önemli bir kısmı savaşın içindeydi. İlan edilen yarışma süresi 8 aydı. Bu kısa zamanda Anıtkabir projesinin yetiştirilemeyeceği anlaşılıyordu. Komisyona bu nedenle birçok “süre uzatma” önerileri geldi. Bunun üzerine yeni bir Bakanlar Kurulu kararı alınarak yarışma süresi 2 Mart 1942 tarihi akşamına kadar, 4 ay daha uzatıldı.

YARIN: Yarışma jürisi ve sonuçları

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali GÜLER Arşivi
SON YAZILAR