Bir Dönüştürücü Lider olarak Atatürk

ATATÜRK’ÜN YETİŞMESİNDE EĞİTİM ÇEVRESİNİN ETKİSİ -1

Bir liderin kişiliğinin oluşmasında, yetişmesinde şüphesiz, içinde yaşadığı “çevre” etkin rol oynamaktadır. Liderin çevresi ise; ailesi, okuduğu okullar, meslek ortamı, yaptığı görevler, okuduğu kitaplar, yazdığı kitap ve makaleler ile insanlık idealleri ve birikimlerinden oluşur. “Okul” veya “eğitim-öğrenim” ortamı da, bu çevrenin ve yetişme sürecinin önemli bir bölümünü, kesitini meydana getirir.

Bir Dönüştürücü Lider olarak Atatürk’ün yetişmesinde de, aldığı eğitimin önemli bir etkisi ve katkısı vardır. Bu süreçte aile çevresi, ilköğrenimi, Mülki ve Askeri Rüştiye, Manastır Askeri İdadisi, Harp Okulu ve Harp Akademisi’ndeki eğitim ve öğrenimleri bilgi birikiminin oluşmasında ve kişiliğinin şekillenmesinde şüphesiz, tartışılmaz etkiler yapmıştır. Esasen Mustafa Kemal’in bir lider olarak düşünce yapısının oluşması ve ileriye dönük fikirlerinin şekillenmesi, ilerde gerçekleştireceği önemli işlerle ilgili bilinçli bir fikri altyapının oluşması da bu yıllardan başlayarak gerçekleşmiştir.

HAZIRLIK DÖNEMI: AILE VE ÇEVRESI Bu bakımdan, aile çevresi ve çocukluğu da dikkate alındığında 1881’den Harp Akademisi’ni bitirdiği 1905 yılına kadar olan dönem önem taşımaktadır. Bu dönem bir bakıma “hazırlık dönemi” olarak da isimlendirilebilir. Yaklaşık yirmi beş yıllık bu zaman diliminde dış çevre olarak, çocukluğunun geçtiği değişik mekânlar, okullar, Manastır ve Selanik şehirleri söz konusudur. İç çevre açısından ise, genç Mustafa Kemal’i etkileyen arkadaşları, dersler, öğretmen ve yöneticiler, olaylar, düşünürler, şairler, yazarlar, okuduğu kitaplar birikim ve kişiliğin kaynaklarıdır. Bütün bunların yanında, genç Mustafa Kemal’in bilinçli öğrenme isteği ve çabaları ile üstün kavrayış, algı ve sezgi gücü, kitap okuma alışkanlığı ve kitap sevgisi liderlik oluşumunu etkileyen temel kişilik özellikleridir. Mustafa Kemal’in bu yirmi beş yıllık süreçteki askeri eğitim ve öğrenim yaşantısının; O’nun başarılı bir asker, komutan, devlet adamı, inkılapçı ve düşünce adamı kısaca, dünya çapında “vizyon” sahibi başarılı bir Dönüştürücü Lider olmasına doğrudan etki yaptığı görülmektedir. Atatürk’ün söyledikleri ve gerçekleştirdiklerinin daha iyi anlaşılıp, anlatılmasında bu sürecin çok iyi bilinmesinin önemli olduğu ortadadır. Mustafa Kemal’in kişiliğinin gelişmesi bakımından ikinci olarak 1905–1938 dönemi önem taşımaktadır. Harp Akademisi’ni bitirerek, genç bir kurmay yüzbaşı olarak göreve başladığı 1905’ten, ölüm tarihi olan 1938’e kadar geçen yaklaşık 33 yıllık bu dönem onun hayatındaki “olgunluk dönemi”’dir. Mustafa Kemal’den Atatürk’e giden bu dönem; mevcut birikimini hayata aktardığı, meslek hayatında yeni birikimler edindiği, çeviriler yaptığı, kitaplar yazdığı, gazetecilikle uğraştığı ve nihayet bütün bu birikimleri yeni bir Türk devleti kurmak yolunda kullandığı, adeta bir milleti yeniden şekillendirdiği bir dönemdir.

HAZIRLIK DÖNEMİ: AİLE VE ÇEVRESİ

Bu bakımdan, aile çevresi ve çocukluğu da dikkate alındığında 1881’den Harp Akademisi’ni bitirdiği 1905 yılına kadar olan dönem önem taşımaktadır. Bu dönem bir bakıma “hazırlık dönemi” olarak da isimlendirilebilir. Yaklaşık yirmi beş yıllık bu zaman diliminde dış çevre olarak, çocukluğunun geçtiği değişik mekânlar, okullar, Manastır ve Selanik şehirleri söz konusudur. İç çevre açısından ise, genç Mustafa Kemal’i etkileyen arkadaşları, dersler, öğretmen ve yöneticiler, olaylar, düşünürler, şairler, yazarlar, okuduğu kitaplar birikim ve kişiliğin kaynaklarıdır. Bütün bunların yanında, genç Mustafa Kemal’in bilinçli öğrenme isteği ve çabaları ile üstün kavrayış, algı ve sezgi gücü, kitap okuma alışkanlığı ve kitap sevgisi liderlik oluşumunu etkileyen temel kişilik özellikleridir.

Mustafa Kemal’in bu yirmi beş yıllık süreçteki askeri eğitim ve öğrenim yaşantısının; O’nun başarılı bir asker, komutan, devlet adamı, inkılapçı ve düşünce adamı kısaca, dünya çapında “vizyon” sahibi başarılı bir Dönüştürücü Lider olmasına doğrudan etki yaptığı görülmektedir. Atatürk’ün söyledikleri ve gerçekleştirdiklerinin daha iyi anlaşılıp, anlatılmasında bu sürecin çok iyi bilinmesinin önemli olduğu ortadadır.

Mustafa Kemal’in kişiliğinin gelişmesi bakımından ikinci olarak 1905–1938 dönemi önem taşımaktadır. Harp Akademisi’ni bitirerek, genç bir kurmay yüzbaşı olarak göreve başladığı 1905’ten, ölüm tarihi olan 1938’e kadar geçen yaklaşık 33 yıllık bu dönem onun hayatındaki “olgunluk dönemi”’dir. Mustafa Kemal’den Atatürk’e giden bu dönem; mevcut birikimini hayata aktardığı, meslek hayatında yeni birikimler edindiği, çeviriler yaptığı, kitaplar yazdığı, gazetecilikle uğraştığı ve nihayet bütün bu birikimleri yeni bir Türk devleti kurmak yolunda kullandığı, adeta bir milleti yeniden şekillendirdiği bir dönemdir.

MANASTIR İDADİSİ’NE KADAR ÖĞRENİMİ

1887’de Mustafa Kemal, altı yaşını tamamlar ve yedisine girer. İlkokula gidecektir. Babasının istememesine rağmen, Zübeyde Hanım’ın ısrarları üzerine önce Koca Kasım Mahallesi’ndeki Mahalle Mektebi’ne törenle giren Mustafa, kısa bir süre sonra; Selanik’in şöhretli öğretmenlerinden ve eğitimcilerinden Şemsi Efendi’nin yeni yöntemlerle elifba öğretimi yaptığı özel okula yazdırılmış ve esas öğrenimine burada başlamıştır. Mustafa okuyup yazmayı burada öğrenmiş, babasının ölümüne kadar, sonradan birleştiği “Feyziye” okulu ile sekiz sınıflı bir hale gelen ve Rüştiye kısmını da ihtiva eden bu okulun sınıflarını düzenli olarak takip etmiştir.

Babası Ali Rıza Efendi’nin ölümü (28 Kasım 1893) üzerine, Zübeyde Hanım’ın çocuklarını alarak kardeşinin Lankaza’daki çiftliğine gidişi, Mustafa’nın öğrenim hayatına bir ara vermiştir. Onu burada civardaki Rum Kilise okuluna yollamayı düşünmüşler, istememiş; çiftliğin Arnavut yazıcısı Kamil Efendi’nin ve komşuları Hatice Hanım’ın derslerinden memnun kalmamıştır. Öğrenmek ve yetişmek imkânlarından mahrumiyetin verdiği huzursuzlukla adeta bunaldığı görülen bu kabiliyetli ve yaratıcı çocuğu, annesi nihayet okula devam etmek üzere Selanik’teki teyzesinin yanına yollamak zorunluluğu duymuştur.

Böylece, altı ay kadar süren çiftlik hayatından sonra Selanik’e gelen Mustafa, Mülkiye Rüştiyesi (Ortaokulu)’ne başladı. Burada Müdür Muavinliği de yapan ve “Kaymak Hafız” diye anılan Matematik öğretmeni Hüseyin Efendi’nin, bir sınıf disiplinsizliğine sebep olduğu ve haksızlığa baş eğmediği için Mustafa’yı dövmesi, bunu gururuna yediremeyen Mustafa’nın büyük annesi Ayşe Hanım tarafından okuldan çıkarılmasına sebep olmuştur.

Çocukluğundan itibaren askerliğe büyük bir ilgi duyan Mustafa, asker olmak istiyordu. Hatıralarında kendisinin anlattıklarına göre, üniformalı olarak Askeri Rüştiye (Ortaokula)’ye giden komşularından Kadri Bey’in oğlu Ahmet ve sokaklarda gördüğü üniformalı subaylar onun askerlikle ilgili heveslerini kamçılıyordu. Nihayet asker olmasını istemeyen annesine haber vermeden Selanik Askeri Rüştiyesi’nin sınavlarına girerek başarılı oldu. Daha önceden dört yıl olarak eğitim yapan Askeri Rüştiyelerin, o yıl birinci sınıflarının lağvedilerek üç yıla indirilmesi üzerine, Mustafa Nisan 1894’te Selanik Askeri Rüştiyesi’nin ikinci sınıfından öğrenimine başladı.

Bu dönemde sivil ortaokullar çekiciliği az olan okullardı. Askeri Rüştiyeler ise, Türkçeye daha çok önem vermekte, yabancı dile iki yıl erken başlamaktaydılar. Fransızca ders olarak okutulmaktadır. Bu okullarda spor salonları da bulunmaktadır. Sivil Rüştiyelerde ise, Kuran’ın usulüne göre okunmasına ve Arapça derslerine daha fazla yer verilmektedir. Yine Askeri Rüştiyelerde öğrenciler, yetenekleri ve durumlarına göre yükselebiliyorlardı. Tüm bunların yanı sıra bu okulları bitirenler, orduya girdiklerinde gezme ve geniş Osmanlı İmparatorluğu’nun uzak köşelerindeki insanların yaşayışlarını görüp, öğrenmek fırsatını bulabiliyorlardı. Bu sivil okulların kolay kolay elde edemedikleri bir başka imkândı.

Mustafa’nın bu okulu, Selanik Askeri Rüştiyesi, Mithat Paşa Caddesi’nde, yeni ve oldukça güzel bir binaya sahip bulunan, düzenli ve disiplinli bir okuldu. Dersleri ihtisas esasına göre okutan ve çoğunluğunu subaylar teşkil eden bir öğretim ve yönetim kadrosuna sahipti. İlk gençlik çağındaki iki yüz civarında üniformalı subay adayı, tam bir disiplin içinde orta öğrenimle birlikte ilk askerlik eğitimlerini de burada görmekte idiler. Mustafa, çok kısa sürede öğretmenlerin ve komutanlarının dikkatlerini çeken seçkin bir öğrenci olarak kendisini çevresine tanıttı. Kendi hatıralarında anlattığına göre Mustafa, Rüştiye’de Matematik dersine merak sardırdı. Bu derste sınıfın “müzakerecileri” arasına girdi. Çok sevdiği bu dersin öğretmeni Yüzbaşı Üsküplü Mustafa Sabri Bey (Harp Okulu 1297/1882 yılı mezunlarından), onun yetenek, yaratıcılık ve olgunluğunu teşhis ederek, ona “Kemal” adını verdi. Böylece, yarının Atatürk’ü, Mustafa Kemal olarak tarihe mal oluyordu. Mustafa Kemal, 1895 yılı sonu veya 1896 yılı Ocak ayında, on beş yaşında, Askeri Rüştiye’nin kırk (veya kırk üç) kişilik olan son sınıfını, dördüncü olarak bitirdi.

BU DÖNEMDE KİŞİLİĞINİ ETKİLEYENLER

Bu dönemde, Atatürk’ün kişiliğinin oluşumunda onu yetiştiren öğretmenler de önemli bir yer tutar. Mustafa Kemal hayatının her döneminde, mesleğinde başarılı, mesleğinin gerektirdiği özellikleri taşıyan, nitelikli öğretmenlere sahip olmuştur. Bu hem kendisi, hem de Türk milleti için büyük bir mutluluktur. Öğretmenleri onu çok değişik biçimlerde etkilemiş, ona çok yararlı bir rehberlik yapmışlardır. Şüphesiz, onu olumsuz manada etkileyen öğretmenleri de vardır. Bunlar arasında geleneksel eğitimin yapıldığı Mahalle Mektebi ve buradaki “Hüsnühat” öğretmeni Çopur Hafız Emin Efendi ile Mülkiye Rüştiyesi’nde Matematik öğretmeni ve müdür yardımcısı olan ve “Kaymak Hafız” diye anılan Hüseyin Efendi sayılabilir. Bu öğretmenlerinden ilki, çocukları yere oturtarak, dizlerinin üzerinde yazı yazdırdığı için; ikincisi de genç Mustafa’yı haksız yere dövdüğü için onu olumsuz yönde etkilemiş olmalıdırlar. Bunların, Atatürk’ün yaptığı çağdaş atılımları “kötü bir örnek” olarak etkilediklerini ve yine Mustafa Kemal’i benzer eğitim kurumlarının kaldırılması yönünde yönlendirmiş olduğunu düşünmek mümkündür. Nitekim yıllar sonra Mustafa Kemal Kurmay Subay olarak Selanik’te bulunduğu sırada okuduğu Şemsi Efendi İlkokulu ile Mahalle Mektebi’ni ziyaret etmiş; Hafız Mehmet Efendi’nin Mahalle Mektebi’nin kapısında koca bir kilit asılı olduğunu görmüş, “kapanması isabet olmuş” demiştir. Yine Harp Okulu’nda öğrenci iken, Kaymak Hafız Hüseyin Efendi ile ilgili olarak da, “kendisini çoktan affettim. Mülkiye Rüştiyesi’nden ayrılmamda bu kaba ve insafsız hareketi başlıca rol oynamıştır” diyecektir.

EN BÜYÜK KATKIYI ŞEMSİ EFENDİ YAPTI

Bu dönemde Mustafa Kemal’i olumlu yönde etkileyen ve onun Atatürk haline gelmesinde çok büyük katkıları olan öğretmenlerinin başında şüphesizdir ki, Şemsi Efendi gelmektedir. Yukarıda kısaca değindiğimiz gibi Şemsi Efendi, eğitim tarihimizde yeni pedagojik yöntem ve uygulamaları ilk deneyenlerdendir. Öğrencileri bir üst düzey olan Rüştiyedeki öğrencilerden daha bilgili yetişiyorlardı. Atatürk’ün dinde bağnazlığa karşı görüşlerinde, yenilikçi fikirlerinde, disiplin duygularının gelişmesinde Şemsi Efendi’nin öğretim ve uygulamalarının önemli bir payı vardır. Mesela, Atatürk’ün Harf İnkılâbı sırasında takip etmiş olduğu yöntemler ve verdiği mesajlar, Şemsi Efendi’nin ilkokulda kendilerine alfabe öğretirken kullandığı “heceleme ve okuma” yöntemindeki yenilikleri hatırlatmaktadır. Yüzbaşı Mustafa Bey, Atatürk’ün Selanik Askeri Rüştiyesi’nde Matematik öğretmenidir. Öğrencisinin yeteneklerini sezip, ona “Kemal” adını vermiştir. Böylece onun kendisinden ve arkadaşlarından farklı ve üstün durumunu tespit etmiş, ona, daha iyiye, daha güzele doğru gitmek için sürekli bir teşvik nedeni sağlamıştır. Prof. Dr. Yahya Akyüz’ün ifadesiyle, “bu çok önemli tarihi olayı, M. Kemal Atatürk’ü sürekli, daha büyük başarı ve faziletler peşinde koşmaya iten bir destek olarak değerlendirmek gerekir”. Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk’ün bir lider olarak “akılcı” ve “hesap-kitap adamı” olmasında doğrudan rol oynayan bir faktör olarak Matematik sevgisi kabul edilecek olursa (ki bu dönemde sevdiği derslerin başında Matematik gelmektedir) Yüzbaşı Mustafa Bey’in üzerindeki yönlendirici etkisi daha da önem kazanır.

YARIN: Manastır Askeri İdadisi Öğrenimi

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali GÜLER Arşivi
SON YAZILAR