KİMSESİZLİĞİN VATANI
Omuzlarımdaki o yük; ödenen bedeller miydi yoksa "Sana bedel öde diyen mi oldu?" diyenlerin pişkinliği miydi? Bilemedim... Bu aralar dokunsanız ağlarım. İçime akan gözyaşlarımın sebepleri birbirine karıştı, içime içime ağlıyorum da göremiyorum. Buz kesen yalnızlığım, gözyaşlarımın sıcaklığını hapsetmiş... * Kimsesizliğin vatanı nedir bilir misiniz? Eskiden ben de bilmezdim fakat son zamanlarda ruh halimdeki sancılarla baş başa kalınca yüzleştim. O kadar acı o kadar derin ki anlatabildiğim kadarıyla içimi dökeceğim sizlere. Bazen farklı ortamlara giderim. Kurabiye pişiren kadınlar, kışlık telaşı içinde olan analar, ekmek pişirmek için unları birbirine karıştıran bacılar... Onların o telaşlarına öyle bir özenirim ki, anlatamam sizlere. Hayatımda hiç öyle telaşım, korkularım olmadı. Kurabiye yanarsa bir daha yaparım dedim, un yoksa gider alırım dedim, kışlık için domates değil de biber olsa da olur dedim. Çünkü daha büyük telaşları barındırıyordum içimde... Mesela un için öğütülen buğdayların yetiştiği toprak daha önemliydi benim için. Toprağa, sadece toprak denilmesin diyeydi benim bütün derdim. * 18 yaşımdan beri vatanın ızdırabını su niyetine kana kana içen birisi olarak, 29 yaşıma geldiğimde içtiğim sularla içimde açan çiçeklerin kimsesizliğine üzülüyorum artık. Nedendir bilmem, 30 yaşın verdiği telaşe midir bu yalnızlık beni ürkütür oldu artık. Çiçeklerimi sulayamaz oldum, o derece... * Kimsesizliğin vatanında, ruhuma işleyen o yalnızlık ürkütürken içimi sığınacak bir liman aradım. Aradım da aradım, bulamadım... Herkesin mi limanı doluydu? Herkesin mi limanı dumanlıydı? Herkesin mi limanında çürük demirler vardı? Meğersem öyleymiş. Kimsesizliğin vatanı işte böyleymiş... * Belimizdeki silah, kalemimiz olduğu için kimi zaman hırçınlıklarımız, kırgınlıklarımız kalemimizi kırdı. Silahımızda kurşun yoktu bizim, kelamlardı kalemimizin kurşunu. Bazen bizim de kurşunumuz bitti, kaldık öyle savunmasız. İşte tam öyle bir zamanda başımızın üstünden yağdırdılar mermiyi. Belime sarıldım, kalemimi aldım, kelamlarımı sıktım, kimseyi vuramasam da kalemime sarılmam yetti... Ve sonra başımın üstünden geçen mermiler bir bir önüme düştü. Kimisi dost kurşunuydu kimisi düşman. Şaşırmadım, kimsesizliğin vatanında ne dost ne düşman belliydi çünkü... * Bakmayın bu sitemkar hallerime, kadınım ya işte. Bazı duygularımız böyle nakış nakış illa düşecek kaleme. Bazen dibi boylarım, bazen de diplerden boyumu aşarım fakat inancım ve sabrım ile. Evvelce gidenlerin duası üzerimizdedir, bilirim. Rüyalarda selam gönderen şehitleri bilirim. Bir Yusuf var ki, zindanlardan seslenir onu bilirim. Kimsesizliğin vatanında, kimsesizlerin duasındayızdır onu bilirim. Bilirim de bilirim işte... Saygılarımla. Av. Ayşenaz ÇİMEN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.