Ayşenaz ÇİMEN

Ayşenaz ÇİMEN

YEDİ BÖLGEDEN YEDİ EYALETE Mİ?

Tam iki haftadır o kadar yoğun bir Türkiye gündeminden geçiyoruz ki…

Hem yaz sıcağı hem bu kargaşa ortamı başımı döndürdü resmen.

22 Temmuz 2015’te Ceylanpınar’da iki polisimizin evinde şehit edilmesi ile başlayan süreç 2017’ nin sonlarına doğru “BİTER” gibi oldu, bakın bitti demiyorum “BİTER” gibi oldu.

Fakat son zamanlarda özellikle doğu ve güneydoğuda sivillere düzenlenen sansasyonel terör eylemlerinden sonra o günlere dönmüş gibi olduk.

*

Dün HDP, HDK, TJA, DBP, DTK Diyarbakır’da “Onurlu barış için demokratik çözüm.” Mitingi düzenledi. Çözüm Süreci’nden ümidini kestiğini her seferinde dile getiren HDP’ ye şimdi ne oldu acaba?

Mitingde dikkatimi çeken birkaç husus oldu.

Muhataplarının artık AKP olmayacağını, demokratik bir anayasa yapacaklarını ve Rojava’nın kısa süre içinde özgürlüğe kavuşacağını belirttiler.

Peki soruyorum: Muhatapları sadece belediyeler mi olacak? Canan Kaftancıoğlu istediği kadar konuşsun, Kürt sorununu çözeceğiz diye. İstanbul Belediyesi tek başına açılım süreci ilan edebilir mi? Edemez ama temelini hazırlayabilirler. En basitinden yaz konserlerinde dahi vereceği ufak bir mesajla akılları karıştırabilirler ya da Kürtçe kurslar Lazca kurslar açarak etnik ayrımcılığın temelini tabana yayabilirler.

*

Rojava meselesine gelirsek; Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey ve milli savunma bakanı Hulusi Akar bir araya geldi. Aynı saatlerde CENTCOM komutanı General Mckenzie Suriye’de YPG/PKK elebaşlarından Şahin Cilo ile görüştü.

Peki bu ne demek? ABD neden Karayılan’ı Kalkan’ı muhatap almıyor da Öcalan’ın bir zamanlar “Şahin Cilo, benim veliahtımdır bölgede kalıcı olarak bulunmak istiyorsanız onunla iyi geçinin.” Dediği Cilo’yu neden bu kadar baş tacı ediyor?

Suriye’nin K-U-Z-E-Y-İ elden gitti, bu kadar net.

Yıllardır bize empoze edilen o meşhur harita var ya hani “Büyük Kürdistan”, Irak’ta doğdu emekledi, Suriye’de doğum sancısı  başladı, Türkiye ise gebe kaldı…

*

Coğrafya dersi görürken çoğunuzun aklına gelmiştir şu soru: “Türkiye neden yedi bölgeye ayrılmış?” diye.

Yedi bölgeye 1941 yılında Ankara’da toplanan Birinci Coğrafya Kongresi’nde karar verilmiş. Mesela şimdi kalkıp biri dese ki Türkiye 14 bölgeye çıkartılacak, kıyameti kopartırız.

Sessiz sedasız nasıl olmuş birden? Üstelik Atatürk’ün vefatının üzerinden çokça  geçmeden…

Tamam, bölgeler arasında herhangi bir sınır yok  ama üniter devlet yapısına bir nebze de olsa aykırı değil mi?

Çok fazla kaynak bulamadım bu konuya dair fakat kendi yorumlarımı katmak istiyorum.

78 yıl önce “Sen Doğulu musun? Ege’nin neresindensin, İzmir mi? Karadenizli isen Lazlık vardır kesin sende.” Gibi binlerce etnik ayrıma sebep olacak soruların temelinde aslında bu yedi bölge yatmıyor mu?

Herkes sadece kendi memleketi ile anılsa daha güzel olmaz mıydı?

*

Her neyse; 1941’den 2019’ a o kadar çok değişti ki…

Uzun soluklu küresel projelerde, yapı taşı öyle bir zamanda koyulur ki herkes onu inci tanesi zanneder. Bazen farkına varamadığımız şeylerin bedelini çok ağır öderiz.

            Hatırladınız mı David Satterfield 2007’de Irak’tan sorumlu kıdemli danışman olarak Türkiye’ye geldiğinde Dağlıca baskını olmuştu ve ardından Ergenekon kumpasları başlamıştı.

            Biliyorsunuz ki Satterfield artık ABD’ nin Ankara Büyükelçisi…

            Bu yüzden korkum şudur ki; yedi bölgeden yedi eyalete uzanan bir süreç mi var önümüzde?

            Yaz sıcağında, tatil plajlarında…

Ortadoğu’ nun sıcağı kimin umurunda?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren ve imla kuralları ile
yazılmamış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Ayşenaz ÇİMEN Arşivi
SON YAZILAR